Ermeni soykırımının yıldönümü 24 Nisan 2015'e yönelik beklentiler neler ?

Pazartesi, 13 Nisan 2015 06:55 tarihinde oluşturuldu
 
 
 

Ermeni soykırımının yıldönümü 24 Nisan 2015'e yönelik beklentiler neler ?

 



Ermeni soykırımının yıldönümü 24 Nisan 2015'e yönelik beklentiler neler ?  REPAIR bu soruyu Türkiye, Ermenistan ve diasporada kanaat önderlerine sordu. Ermeni soykırımının yüzüncü yıldönümü anmaları Türkiye'nin bu yıl 24 Nisan'a aldığı Çanakkale anmalarıyla çakışıyor. Kimileri için sadece bir anma günü iken bir paradigma değişikliği başlangıcı olacağını öngörenler de var. 24 Nisan 2015'e dair çok farklı beklentiler mevcut.

 

Türkiye'den bakış

   

Ahmet İnsel, Galatasaray Üniversitesi İktisat Profesörü

24 Nisan’da Cumhurbaşkanı Çanakkale çıkartmasının anma töreninde bulunacak. Bu vesileyle Ermeni soykırımıyla ilgili bir şeyler söyler mi, onu Çanakkale’de mi söylemeyi tercih eder, bilemiyorum. Acıları denkleştirme düşüncesinin bir parçası olabilir. Ne Cumhurbaşkanı’nın ne de Başbakan’ın Ermeni soykırımını tanımasını beklemiyorum.

   

Ayşe Günaysu, İnsan Hakları Derneği

Türkiye Cumhuriyeti devletinin Çanakkale anmalarını her zamanki tarih olan 18 Mart'tan alıp 24 Nisan'a koyması o kadar büyük bir saygısızlık ve Ermenileri incitici bir davranış ki, ben şahsen Türkiye devletinden 24 Nisan 2015'te hiçbir olumlu adım beklemiyorum. Tersi yönde, yani Türkiye'deki anmalara zarar verecek bir saldırı da beklemiyorum. İstanbul'da ve başta Diyarbakır olmak üzere İnsan Hakları Derneği'nin 28 şubesinde düzenlenecek anmaların görmezden gelinmesi için elinden gelen her şeyi yapacak. Anmaları, hükümete yakın büyük televizyon kanallarında büyük olasılıkla göremeyeceğiz. Çanakkale haber ve görüntüleri alabildiğine şişirilecek diye düşünüyorum.

   
 

İrfan Aktan, gazeteci, Express dergisi

24 Nisan 2015’te AKP’nin mevcut zihniyetle sadece acıyı kanırtmasını, yarayı deşmesini bekliyorum.  Bunu yapacağı hamaset ya da karşı kampanyayla gerçekleştirmesi mümkün. Yani 1915’ten bir ızdırap duyuyormuş gibi yapmak fakat hakiki bir ızdırap yaşamadığını hem kendi milliyetçi tabanına hissettirtmek, hem de öyle hissetmemek. “Türkiye’de bir rüzgar esecek, bir önceki devlet neler yaptı” sorgulanacak diye bekleniyorsa öyle bir şey olmayacak. 2015’te 1915’e dair bir yas hali olmayacak Türkiye’de. Bir riyakarlık hali olacak.
Ermenistan’a bakıp “Üzgünüz, geçmişte çok acı şeyler yaşandı” demek hiçbir anlam taşımaz. AKP hem bunu yapacak hem de kendi tabanına diyecek ki “Şu anda bu yılı atlatmak için hamasi nutuklar atabilmemiz lazım”. İnsanlık adına bir şey olmayacak. Siyaset adına çok şey yaşanacak. Soykırımın acısını hisseden insanları yaralayacak çok şey olacak. Samimi olmayan birkaç adım, göstermelik bir Ermeni kilisesi onarımı ya da hükümet destekli bir filmin yapımı gündeme gelebilir. Ermeni soykırımı çok ağır bir insanlık suçu. Bu soykırımın yükünü bir toplumun üstlenmesinin zor olduğunu anlıyorum. Ama bu günahla yüzleşmezseniz ilelebet inkarcı, riyakar ve hasta kalacaksınız demektir. Bu travma kuşaktan kuşağa aktarılacaktır. Türkiye’de diz çöküp özür dileyecek bir iktidar yok. 2015’i sadece geçiştirmeye çalışacaklar, 2016 olunca sanki bu mesele atlatılmış, zaman aşımına uğramış olacak zannedenler var. Oysa bu travmayı daha fazla devam ettirmek hastalığı derinleştirecektir.

   
 

Ali Duran Topuz, IMC TV Haber müdürü

Hükümet 24 Nisan’da ne yapacağını ilan etti. 18 Mart Çanakkale kutlamasını 24 Nisan’a alarak, devlet başkanlarını davet ederek, bu davetiyeyi Ermenistan Cumhurbaşkanı’na da göndererek 1915 için geçen yıl beyan edilen üzüntü duygusunun, taziyenin gerisinde bir tutum alacağını ilan etmiş oldu. Hükümet açısından bu ilan Türkiye’de klasik İslamcısından milliyetçisine, soluna kadar geniş kesimlerin paylaştığı teoriye tekrar dönüş olan kırıcı, yıkıcı, tahrip edici bir çıkıştı. 7 Haziran seçimleri öncesinde hem milliyetçi oylarla flört ediyor, hem de kendi içindeki milliyetçi görüşe oynuyor. Bu durumdan önceki beyanın taktik, oyalama olduğu anlamını çıkarıyoruz.
2015’te bırakın soykırımı tanımayı, anlamayı bile bekleyemeyeceğimiz bir görüş bu. Ama toplumda bir farkındalık söz konusu. Taksim meydanında kaç yıldır anlamlı ve artan sayıda insanın katılımıyla yapılan anmalar var, bu konu yazı çizi dünyasında ele alınıyor. Yükselen bir parti olan HDP’nin bileşenleri, kadroları, programı, 1915 soykırımını vurguluyor. Sivil alanda soykırımın yüzüncü yılına uygun bir yas ve duygudaşlık olacağını düşünebiliriz. Ama başta hükümet olmak üzere sağ partilerde bunu göremeyeceğiz.

   
 

Aris Nalcı, İmc Tv program yapımcısı

24 Nisan’da ne olmasını isterdik ? Türkiye’deki Ermeni köylerinin isimlerini haritada görebilmek, Ani’ye Anı değil Ani denildiğine tanık olmak isterdim. Cunhurbaşkanı’nın taziye mesajının samimiyetine inanmak isterdim mesela. Ama gerçekte ne olacak ? Çanakkale anması Türkiye’de tüm medya organlarının manşetlerini kaplayacak. Ermenistan’da soykırım anılacak, ama asıl anmanın olması gereken yer soykırımın gerçekleştiği topraklar. Türkiye’nin yapmaya çalıştığı şey Türkiye’deki gündemi etkilese de dünyadaki gündemi etkilemeyecek.
Diyarbakır’da, Van’da, Bitlis’te anmalar olacak. Kürt halkı kullanılma söylemini bir tarafa bırakıp suça ortak olduğuyla yüzleştiğini görüyoruz. Türkiye’nin genelinde de insanlar soykırımı daha fazla konuşuyorlar.
Bu bir sınav aynı zamanda. Seçimler öncesinde Ermeni düşmanlığı taşıyan bir söylemi MHP, CHP ve AKP’nin içinde görebileceğiz. Nisan ayındaki anma mitinglerine yönelik hakaret cümleleri duyabiliriz. “Affedersiniz Ermeni” diyebilen bir Cumhurbaşkanı söz konusu. Türkiye’de bu konuda varsa bir samimiyet seçimlerden ve hükümet oluştuktan sonra ortaya çıkabileceğini düşünüyorum.

   
 

Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak gazetesi yazarı:

Yüzüncü yıl Ermeniler için de, insanlık tarihi için de çok önemli. Ama bunun önemini şu aşamada devletin ve toplumun pek hissettiğini söylemek doğru olmaz. Bunun iki nedeni var. Türkiye büyük bir siyaset krizi içinde. AKP’nin regresyon dönemi başlamış durumda ve bu durumun yarattığı sarsıntılar var. Devlet 2015’i atlatması gereken bir badire olarak görüyor. 5-6 yıl önce başlamış soykırımla yüzleşme sürecinin zirve yaptığı bir dönemde değiliz. Yüzüncü yıl Ermenilerden gelecek seslerle şekillenecek.
Türkiye’den bu dönemde 2005’te başlayan toplumsal farkındalık sürecinin, sivil toplumun, medyanın katılımıyla derinleşmesi, soykırım kelimesinin kullanımının normalleşmesi beklenir. Devlet bu alanda aslında bir adım attı : Hrant Dink’in anısına yayınlanan metinde taziye mektubuna bir atıf yapıldı. Ama bu yıl çok somut yeni açılımlar beklemiyorum. Belki Cumhurbaşkanlığı’nın sitesinde kısa bir açıklama olabilir. Ama onun dışında pek bir şey olacağını düşünmüyorum.

   
 

Yetvart Danzikyan, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

24 Nisan’da hükümetten ne bekliyoruz ? Beklediğimiz şeyi yapmayacağını biliyoruz. Yıllardır Ermenilere bu topraklarda bir kötülük yapıldığının kabul edilmesini ve bununla ilgili bir yüzleşme olmasını bekliyoruz. Bu yıl Türkiye’nin “Bu bir soykırımdı” demesini beklemek gerçekçi olmaz, ama en azından bu topraklarda Ermenilere bir kötülük ve haksızlık yapıldığının kabul edilmesini bekliyoruz. Ve bunu da devlet yapmayacak sanıyorum. Bunu yapmayıp da ne yapabilir, buna yakın adımlar atabilir. Geçen sene bir taziye mesajı yazılmıştı. Eksiği, gediği olan bir metindi, ama yine de 90 yıllık Cumhuriyet tarihine baktığımız zaman daha ileri bir adım gibi gözüküyordu. Sanırım geçen sene yaptıklarının fazla bir adım olduğunu düşünmüş olsalar gerek ki, 24 Nisan’a bir Çanakkale anması koydular. Tabii çok münasebetsiz bir hareket oldu. AKP’nin beklediğimiz şeyi yapmayacağı, beklemediğimizi yapacağı çok açık artık. Olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da. Aynı Kürt sorununda ve çözüm sürecinde yaptıkları gibi bir olumlu adım attıysa iki de olumsuz adım atmak zorunda hissediyorlar kendilerini.

   

 Ermenistan'dan bakış

   
 

Ara Papyan, Ermenistan’ın Kanada Eski Büyükelçisi, Modus Vivendi Araştırma Merkezi’nin Başkanı

Ermeni halkı, benzeri olmayan bir katılımla 100. yıldönümünde Ermeni Soykırımı’nı anacak. 24 Nisan, eşsiz büyüklükte, duygusal bir anma günü olacak.
Yine de, 24 Nisan 2015’te, sonuç açısından kayda değer herhangi bir gelişme olmayacak. Sayısız etkinlik, konuşma, konser, film gösterisi olacak, ancak kalıcı etki açısından ciddi hiçbir şey gerçekleşmeyecek. Ermenistan hükümeti ne istiyor? Ve bunu neye dayanarak istiyor? Neden istiyor? Bu temel üç sorunun cevabını içeren siyasi ya da hukuki bir paket sunulmayacak. Ermenistan ve Türkiye hükümetleri arasında görünmeyen fakat ortada olan bir rekabet var; hangisi daha çok sayıda etkili insan  davet edebilecek?
2015’in sonuna doğru ortam sakinleşince, adanmışlardan oluşan sadece küçük bir grubun adalet için mücadeleye devam ettiği görülecek.

   
 

Aram Abrahamyan, Aravot gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Sıradan bir 24 Nisan olacak. Sadece birkaç gün öncesinde Ermenistan’da ve dünyada düzenlenen etkinliklerin sayısı çoğalır. Basın konu hakkında daha çok yazar ve o günlerde Ermenistan’a gelen üst düzey makamların da dâhil olduğu misafirlerin sayısı oldukça yüksek olur. Biz Ermeniler, özel bir dikkatle hangi ülkelerin temsilcilerinin Türkiye’ye gittiğini takıp edip onlara ayıplayacağız. 24 Nisan’dan sonra Ermenistan devlet yetkilileri 100. yıldönümüyle hiçbir şeyin bitmediğini, tam tersine başladığını açıklayacaklar.

   
 

Tevan Pogosyan, Ermenistan Parlamentosu Bağımsız Milletvekili

24 Nisan 2015’te Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümünde tüm Ermeni halkı bir buçuk milyon Ermeni’yi anacak. Eminim, o gün dünyada Dzidzernakaberd’e gelip bir buçuk milyon kurbanın anısına saygı duruşunda bulunmayı istemeyen tek bir Ermeni bulunmaz. Ancak herkes o imkâna sahip olmayacak ve bunun yerinde dünyanın dört bir yanında, Diasporanın yoğun yaşadığı yerlerde var olan anıtları ziyaret edecekler. Biz yalnız değiliz ve bizimle birlikte dostlarımız, resmi düzeyde olmazsa bile, o gün saygı duruşunda bulunacak.
24 Nisan bir anma günüdür ama şüphesiz aynı zamanda birlik olma ve yeni bir başlangıç olacak. Var olduğumuz, çoğalacağımız ve Ermeni halkının güçlenmesi yolunda mücadele ettiğimiz için gurur duyacağız.

   
 

Nune Sargsyan, Medya Girişimleri Merkezi başkanı (eski İnternews)

Gerçekçi olunca, fazla bir beklenti yok. Sayısız konuşmalar, bazı üst düzey misafirler olur. Ancak eminim ki biz Soykırım’ın tanınması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Belki de birkaç küçük devlet, Ermeni Soykırımı’nı tanıyacak ve bu tabii ki hiçbir şey değiştirmese bile en azından önemli bir duygusal katkı olacak. Yeni keşifler, bilgi akışı olacaktır ve bu olumlu bir gelişme sayılabilir. Ancak büyük ölçüde ciddi değişim beklenemez

   
 

Hakob Badalyan, Lragir.am internet gazetesi, siyasi yorumcu, gazeteci

Yüzüncü yılda Ermenistan’da gelişen ‘Beni unutma’ hareketi ateşinin 24 Nisan’da doruk noktaya çıkacağını düşünüyorum. Maalesef, Ermenistan’da, Ermeni Soykırımı’nın 100. Yıldönümünde, içeriğin yerini her zaman olduğu gibi sadece şekil aldı. Özellikle o gün sanırım ‘şekil’ içinde en çok meselenin siyasi tarafı kalır. Siyaset, Ermenistan ve Türkiye’nin dünya liderlerine gönderdiği davetiyelere ilişkin rekabetle sınırlandırılmış durumda. Hangi ülke nereye gidecek? Yerevan’daki Soykırım Anıtı’na mı yoksa Türkiye’ye mi? O gün herkesin odak merkezi özellikle bazı ülkelerin tutumu, liderlerinin yaptığı açıklamaları veya yüz ifadeleri olacak. Ayrıca tüm bu şeyler siyasi sorunlar konusunda toplumun kafasını karıştırma ve uzun vadeli ciddi sorunların yanlış yola sapma tehlikesini içeriyor. Uzun vadeli etki açısından sanırım daha göze çarpan gelişmeler 24 Nisan’dan önce ya da sonra beklenmeli. 24 Nisan ise daha önce olan her hangi bir olayın ya da sürecin şekliyle geçebilir.

   
 

Aleksandr İskandaryan, Kafkasya Enstitüsü Müdürü, siyaset bilimcisi

24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümü Ermenistan çapında çok kapsamlı anılacak. Üst düzey misafirler olacak ve artık kesinleştiği gibi Rusya, Fransa, Kıbrıs cumhurbaşkanları katılacak.
24 Nisan’da Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde her hangi bir değişiklik kaydedilmeyecek. Türkiye’nin Çanakkale kutlamalarını 24 Nisan’da yapmasıyla uluslararası kamunun dikkatini dağıtmayı denemesi başarıya ulaşmayacak, tersine bir etkisi olacak ve uluslararası toplum Yerevan’daki etkinliklere daha çok önem verecek. Küresel siyasi değişiklikler olmayacak, hayat 24 Nisan’dan sonra olduğu gibi devam edecek ve o gün de tarih olacak. Ancak Soykırım’ın tanınması için mücadele her ülkede kendine has bir şekilde devam edecek. Soykırımı tanıma mücadelesi bir tren gibidir. Onu ne durdurabilirsiniz ne de bir uçağa dönüştürebilirsiniz.

   

 Ermeni diasporasından bakış

   
 

Ken Haçikyan, Ermeni Davası Amerika Komite Başkanı

Bütün dünyada Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümüne dair anma etkinliklerin sonucunda Ermeni Soykırımı hakkında benzeri olmayan bir bilgilendirme söz konusu olacak.
Türkiye, Çanakkale kutlamalarını 24 Nisan’da yapmayı planlayarak kendini zor bir duruma düşürecek. Erdoğan’ın son yaptığı açıklamaya göre güya Ermeniler Soykırım anlamalarını 24 Nisan’da yaparak Çanakkale etkinliklerini gölgede bırakmaya çalışıyorlarmış. Kendini anlamsız bir çıkmaza sokmuş durumda.
Ermeni davası soykırımın 100. yıldönümü anma etkinlikleriyle daha da aktif hale gelir ve Türkiye’yi bir kez daha sorumluluk üstlenmeye çağırmak için daha büyük bir güç yaratır. Ermeni davası bununla yetinmeyip Türkiye’ye soykırımı tanıma çağırısında bulunurken insanlığa karşı işlenmiş suçlar için adaletin yerine getirilmesi, tazminat ve rehabilitasyona davet edecek.
Türkiye suçunu inkâr etmeye devam edip diğer ülkeleri soykırımı tanımamaları için tehdit etme politikasına devam edecektir. Fakat tehdit politikası kısa bir ömrü olacaktır zira medeni dünya Türkiye’nin sahte tavrına ilişkin sabrını tüketmek üzere.
24 Nisan 2015’ten sonra Ermeni davası, tazminata yönelik hukuki ve siyasi çabalarına daha da büyük yer verecektir. Türkiye inkâr kampanyasında giderek daha izole hale gelecek.

   
 

Şahan Kandaharyan, Aztag gazatesinin Genel Yayın Yönetmeni, Lübnan

24 Nisan’da siyasi açıdan belirleyici bir değişim ya da temel bir dönüşüm beklemiyorum. Siyasi gelişmeler tarihlerle bağlı değiller. Ama tabii ki Soykırım’ın 100. yıldönümü anmaları yeni hacimler yaratacak. Türkiye’nin farklı bölgelerinde gerçekleşecek olan anmalar ayrı bir önem kazanır. O etkinliklere çizilmiş belli sınırlar kapsamında izin verilecek ve Ankara’ya, uluslararası topluma ve Ermenilere farklı mesajlar aktarılacak.
Türkiye ‘bir adım öne, iki adım geriye’ tutumuyla sözüm ona barışsever faaliyetlerde bulunup, jest olarak geçen yıl yaptığına benzer bir taziye mesajı iletebilir, mülk iadesi ya da vatandaşlık haklarını verme konusunda açıklamalarda bulunabilir. Ancak ön gördükleri gibi olmayacak ve Çanakkale Soykırım’ın 100. yıldönümünün anma etkinliklerini gölgede bırakamayacak. Ermeniler açısından adaleti sağlamak için Ermenistan ve Diaspora kurumlarının ortak 2015 deklarasyonuna ve uluslararası hukuka uygun bir dava dosyası hazırlanacaktır. Ermeni dünyasında bu çok önemli bir dönüm olacak. Ama bu dava belki de 24 Nisan’dan çok daha sonra gündeme gelecektir.

   
 

Gaidz Minassian, Fransız gazeteci ve siyaset bilimcisi

İnsanlığın tarihinde hiç görülmemiş bir şey yaşanacak, bir soykırımın yüzüncü yılı anılacak. Bu yıldönümü hakkında şu ya da bu şekilde bir şey söylemek devletlere ve her birimize kalıyor. Devletler ve toplumlar bu olayı nasıl ele alacaklar ? Nasıl söylemlerde bulunulacak ? Türkiye’ye tarihiyle yüzleşmesini öğütleyen bir söylem olacak mı ? Ya da bir barış söylemi mi göreceğiz ? Ermenilerde bir paradigma değişikliğine dair bir söylem ? 25 Nisan sabahı model değiştirip elli yıldır yaptığımızı artık yapmayacak mıyız ? Bunun iyi olacağı kanaatindeyim. Bugün herkes bir soykırım olduğunu biliyor, tanıma değil artık tazminatlar meselesi öncelikli olmalı. Yeni paradigmanın bu olması gerektiğini düşünüyorum. Tabii bu durum yeni problemler yaratıyor. Talepte bulunmak için meşru olan kim ? Devlet mi ? Pek değil. Kilise ve partiler mi ? Hayır. Demokratik bir temelde yeni bir diaspora örgütlenmesi kurmak gerekiyor. Bir şey talep etmek anlamlı mı ? Ve ne talep etmeli ? Türkiye böyle bir talebi kabul etmeye hazır mı ? Uluslararası toplum nasıl tepki verir ? Sanıyorum, en azından öyle umut ediyorum ki, bu yıldönümünden ortak bir şeyler çıkacak ve tanımadan daha somut bir konuya, tazminatlar ve daha iyi bir temsil meselesine geçeceğiz. Devlet düzeyinde Türkiye Ermenilerin katledildiğini inkar etmiyor ve kendisinden bu konuda bir jest gelecektir ama görünen o ki Haziran ayındaki seçimlerden sonra bu gerçekleşecek. O zamana kadar hala tarihçiler komisyonu talepleri ya da Türk hükümetinin dilinde içi boşaltılan “adil hafıza” sözleri (P. Ricoeur) ya da anmalara Türk savaş kurbanlarını dahil etmek gibi şeyler göreceğiz. Erivan’daki anmaların etkisi ve uluslararası yankısı da bu konuda belirleyici olacaktır.

   
 

Sarkis Shahinian, İsviçre Ermenistan Derneği onursal başkanı

Geçmişin inkarı Türkiye’nin DNA’sının bir parçası. Türkiye’nin kimliği Ermeni soykırımına sosyal, dinsel, kültürel, siyasal ve topraksal olmak üzere farklı seviyelerde bağlı. Soykırımdan sorumlu çok sayıda suçlu Mustafa Kemal tarafından kurulan cumhuriyette yüksek sorumluluklar aldılar. Ankara’nın 24 Nisan’da Çanakkale anmaları düzenlemesi gibi girişimlerle ve insan hakları alanında karanlıklaşmış tablodan farklı bir imaj verme çabasıyla inkar etmeye çalıştığı gerçek budur. 24 Nisan 2015 sonrası için hedeflenen nedir ? Türkiye’nin Ermeni soykırımının kurumsal inkarına son vermesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasçısı olarak sorumluluğunu tanıması mı ? Bu suçun sorumlularıyla özdeşleşmekten vazgeçmesi, kurbanlar için adaleti tesis etmesi, hayatta kalanların kuşağına 1915’te olanların ve yüz yıllık inkarın vahametini anladığını somut olarak geçmişini ele alarak göstermesini. Ermenistan’la nihayet barış yapıp sınırlarını silahsızlandırması ve Azerbaycan’a askeri anlamda yardım etmeyi bırakmasını. Aynı zamanda Ermenilerin artık hakikatle yüzleşmesi ve diaspora ve Ermenistan’daki önceliklerini yeniden belirlemeli. Bunu Ermeni milletinin kimliğinin temellerini dikkate alarak yapmalı : Ermenistan Cumhuriyeti’nin güvenliği, ki bu Yukarı Karabağ’ın güvenliğinden geçiyor, ve Batı Ermenistan’ın ve mevcut Ermenistan’ın geleneklerinin, dilinin, mimarisinin, maddi ve manevi kültürel ve dini mirasının  devamlılığı. Dünyadaki tüm Ermeniler ekonomik anlamda güçlü ve demokratik bir Ermenistan’ı birlikte kurmak için ileriye bakmalılar. Benim gelecek tsunamiden, Ermeni soykırımının yüzüncü yıldönümünden beklentim bu.

   

Hilda Tchoboian, Fransa Rhône-Alpes Bölgesel Konseyi üyesi

Ermeniler 24 Nisan 2015’in bir anma yani ölmüşlerin hatırlanacağı bir gün olmasına karar verdiler. Bu amaçla Ermenistan hükümetten ve diaspora kurumlarından, kiliseden, siyasi partilerden, Ermeni derneklerinden temsilcilerin olduğu dünya çapında bir komisyon oluşturdu. Bu doğrultuda kullanım hakkı merkezi bir yapı çerçevesinde belirlenen temsilcilere ait bir pul, logo ve marka yarattı.
Yüzüncü yıldönümünün kurumlar ve medya üzerinde kitlesel etkisini görebiliyoruz, Ermeni kurumlarının bu yönde bir çabası olmadan büyük basın kuruluşlarında çok sayıda yazının yayınlanmasıyla kendini hissettiriyor. Tüm bunlar yıldönümünün kontrollü bir organizasyonu olduğu hissini yaratıyor.
Oysa dünyaya vermek istediğimiz mesaj boş yere aranıyor. Birleşmiş Milletler’de bir soykırımın önlenmesi kararı oylanmasını sağlamakla yetinecek miyiz, Ermeni soykırımı maddi ve manevi olarak tazmin edilmemişken ? “Unutmaya karşı hafıza” mesajı 80’li yıllardan ve ulusal parlamentolar ile uluslararası örgütler tarafından tanınmalardan beri demode oldu artık.
Uzun zaman vaat edilen ve bildirilere konu olan Fransa ve Avrupa’da soykırımın inkarının suç sayılması konusunun analizini başka bir zamana bırakıyorum.
24 Nisan 1965’te Sovyetler Birliği tarafından yasaklanan ellinci yıldönümünde Erivan’daki göstericiler “Topraklarımız, topraklarımız” diye slogan atmıştı. Ellinci yıl soykırım hakikatinin üzerine çökmüş soğuk savaşın kurşun ağırlığını sarsmak için yeni bir başlangıç olmuştu.
Elli yıl sonra bu kazanımları sağlamlaştırmalıyız. Yeni bir hedef belirlemek için gereken her şeye sahibiz : bireysel ve toplu tazminatlar, Müslümanlaştırılmış Ermenilerin sivil ve siyasi hakları, Başkan Wilson’un hakemliği gibi konuları ele almalıyız.
Soykırımın yüzüncü yılı hala yeni bir soykırım tehdidi altında bulunan Ermenistan ve Karabağ’ın güvenliğini sağlamayı mümkün kılmalıdır. Nereye gideceğini bilmeyen gemiye faydası olan rüzgar yoktur.