12. gün - Mustafa ve Çakır : süslenmiş hatıralar

Salı, 01 Temmuz 2014 07:50 tarihinde oluşturuldu
 
 

 

Diyarbakır’da 14 gün/Amed’e dair 14 fotoğraf/ Tigranakert’e dair 14 metin

Gazeteci ve fotoğrafçı MJM Repair için iki hafta boyunca Diyarbakır'da (Kürtçe ismiyle Amed ve Ermenice Tigranakert'te) röportajlar yaptı. 1915 Soykırımından önce şehirde nüfusu binlerle ölçülen Ermenilerin geçmişi, bugünü ve geleceğine dair fotograflar çekti. MJM hikayeleri Ermenilerle kesişen mekanlar ve insanlarla karşılaşmalarını röportajları boyunca okuyucuyla paylaşıyor.

Bu foto-röportaj Mayıs 2013'te yapılmıştır. Yazıda yer verilen bazı hususlarda o tarihten sonra değişiklikler olmuştur.

12. gün - Mustafa ve Çakır : süslenmiş hatıralar

Amed’deki görüşmeleri hazırlarken bana çok yardım eden gazeteci arkadaşım Burçin Dört Ayaklı Minare’nin yakınlarındaki yaşlı demircilerle konuşmamı tavsiye etmişti. Adeta bizim gelişimizi bekleyen 58 yaşındaki hırdavatçı Mustafa ile orada tanışıyoruz. Ziyaretimizin sebebini anlatınca bizi derme çatma taburelere oturtup yoldan geçen bir çaycıya el ediyor. Soru sormaya gerek yok, inanılmaz bir hızla hafızasından parçalar aktarıyor bize. “Cumaları din dersi olurdu ve hocalar katılmak istemeyen öğrencilere gidebileceklerini söylerlerdi”, diye hatırlıyor. “Sınıfın yarısı giderdi. Hristiyandılar yani” diyor çayını bir çırpıda içerek. “Başörtülerini bağlama şeklinden kadınların Hristiyan olduklarını anlardık. Gözler ve alnın başlangıcı arasında Ermeniler için dört parmak olurdu, diğer Hristiyanlar için iki” diye anlatıyor. O sırada yakınımızdaki genç işçi bir bıçağı biliyor. Sohbet ilerledikçe semtteki Ermenileri iyi tanıdığını söylediği eski bir arkadaşı aklına geliyor. Bizi onunla tanıştırmayı öneriyor.

Ertesi gün krem rengi pijaması ve gri bıyıklarıyla meşhur Çakır’la tanışıyoruz, bizi karısıyla birlikte oturduğu ufacık evine davet ediyor. Oturur oturmaz 83 yaşındaki bu ayakkabı tamircisi bana Ermenice sorular sormaya başlıyor ! “Ermenilerden daha iyi Ermenice konuşurum ben” diyor gururla. Mesrop’un dilini ustasından öğrenmiş. Ne yazık ki önceden beyin kanaması geçirmiş ihtiyar tamirci eski zamanları hatırlamakta zorlanıyor ve Ermenilerle Kürtlerin birlikte yaşadığı zamanlara dair çok az bilgi verebiliyor. “Biz onlara turşu verirdik onlar da bize pastırma, kavurma ve bir sürü şey daha verirlerdi. Yemekleri paylaşırdık, o zamanlar çok dayanışma vardı” diye özetliyor Çakır. “Birlikte bahse girerdik, kimse Türkçe konuşmazdı, hepimiz Ermenice konuşurduk. Düşmanlık yoktu aramızda” diyor. İhtiyar adamın hatıraları zamanla biraz süslenmiş gibi. Aklına gelen bazı şeyler bize Kürtlerin çoğunun “gavurlara” dair iyi hatıralarının olduğunu gösteriyor. “İşlerinde çok düzgün ve dürüsttüler, çok onurlu ve şerefliydiler” diyor Mustafa. Eski Diyarbakır’ı tanımlarken kullandığı “dayanışma, kozmopolit” ve “ahenk” kelimeleri beni şaşırttığı kadar hayal alemine sürüklüyor.

 

Çeşitli gazete ve dergilerde çalışan MJM Yerkir Europe Sivil toplum kuruluşu için Ermenistan ve Türkiye'de foto-röportajlar gerçekleştirdi. Çalışmalarından örnekler www.mjm-wordsandpics.com sitesinde görülebilir.