14. gün – Neden olmasın ?

Salı, 15 Temmuz 2014 07:00 tarihinde oluşturuldu
 
 

 

Diyarbakır’da 14 gün/Amed’e dair 14 fotoğraf/ Tigranakert’e dair 14 metin

Gazeteci ve fotoğrafçı MJM Repair için iki hafta boyunca Diyarbakır'da (Kürtçe ismiyle Amed ve Ermenice Tigranakert'te) röportajlar yaptı. 1915 Soykırımından önce şehirde nüfusu binlerle ölçülen Ermenilerin geçmişi, bugünü ve geleceğine dair fotograflar çekti. MJM hikayeleri Ermenilerle kesişen mekanlar ve insanlarla karşılaşmalarını röportajları boyunca okuyucuyla paylaşıyor.

Bu foto-röportaj Mayıs 2013'te yapılmıştır. Yazıda yer verilen bazı hususlarda o tarihten sonra değişiklikler olmuştur.

 

14. gün – Neden olmasın ?                                                             

İşte eski bir Ermeni evinin neye dönüşebileceğiyle ilgili daha olumlu bir örnek : Ali Paşa mahallesinde –semtin çoğunluğunu eski evler ve gecekondular oluşturuyor-  1919’da yapılan bu ev çocuğu olmayan ve Kürt komşularıyla bir nevi anlaşma yapan bir çifte aitmiş. Komşuları ölene kadar çifti koruyup kollayacak, bu dünyadan göçtüklerinde de ev onlara kalacakmış. Ev sahibi karı-kocaya dair hiç bir bilgi maalesef yok, hatıraları daha sonra evi satıp şehirden giden Kürt sahipleriyle birlikte uçup gitmiş.

Ev artık Sülüklü Han kolektifine ait. Birbirini tanıyan yirmiye yakın entelektüelden oluşan bu grubun mekânı restore etme ve mahalleden 60 kadar genci ağırlayacak bir tür “Diyarbakır Gençlik Evi”ne dönüştürme projeleri var.  “Başlangıçta çocuklara felsefe ya da benzeri dersler verme düşüncemiz vardı. Ama buradakiler uyuşturucu satan ya da bağımlısı olan, ellerinde bıçakla gezen çocuklar” diye anlatıyor projede çalışan ve Fransızca bilen 24 yaşındaki genç mimar Gülder. “Alışkanlıklarını birden kıramayız ama bıçaklarını başka şekilde kullanmalarını sağlayabiliriz. Örneğin heykel yapmak için bir araç olabilir” diye ekliyor. Bu yapı sayesinde çocukların hayatının değişeceğini hayal ediyor.

Türkiye’de Ermeniler sanatkar bir toplumdur denir. Bu genetik bir şey olmalı ! Yaptıkları eserler gerçek birer mücevher, sanatlarını taşın, bazaltın üzerinde de konuşturmuşlar. Evin içindeki bu süslemeleri gördükçe hep onları düşünüyoruz”. Projenin şantiye şefliğini de yürüten Gülder Diyarbakır’da alelacele yapılan ve eski yapıların özelliklerine uygun olmayan bir şekilde betonun kullanıldığı restorasyonlardan üzüntü duyuyor. Gülder’in projesi bunlardan çok farklı, mekânın tarihin önemseyen mimarlar tarafından özenle düşünülmüş. Birkaç işçi mekânda çalışırken binanın çatısı neredeyse bitmiş durumda ve yeni bir yapının temelini atmak için devasa bir çukur sokağa bakan tarafta kazılmış. Yeni binanın inşaatının da Eylül ayında bitmesi planlanıyor. O zamana kadar yetiştirebilmek için kolektif pazar dahil her gün çalışıyor. “Kışın ateş yakıp gece bile kazıyorduk” diyor Gülder. Bu benzersiz mekâna vereceği isme dair aklında bir şeyler var. “İsmi tam belirlemedik ama “Neden olmasın ?” diye adlandırmak geliyor içimden. Bu çocukların bir şeyler üretebileceğine ve eğitim görebileceklerine kimse ihtimal vermiyor. Oysa neden olmasın ?”. 

 

Çeşitli gazete ve dergilerde çalışan MJM Yerkir Europe Sivil toplum kuruluşu için Ermenistan ve Türkiye'de foto-röportajlar gerçekleştirdi. Çalışmalarından örnekler www.mjm-wordsandpics.com sitesinde görülebilir.