Newroz, zulme karşı başkaldırının simgesi

Pazartesi, 30 Mart 2015 08:55 tarihinde oluşturuldu
 
 
  Türkiye'den bakış


Newroz, zulme karşı başkaldırının simgesi

İrfan Babaoğlu
Fotoğraflar Céline Pierre-Magnani

 

 
İrfan Babaoğlu

Yazar

İrfan Babaoğlu’na göre Newroz “zulme karşı başkaldırının simgesidir”. Newroz’un sembolize ettiği ve Kürt kimliğinin temellerini atan Antik Asur devletine karşı başkaldırı diğer bölge halkları Partlar, Ermeniler, Persler ve Arapların da kendi kimlikleri doğrultusunda bir yön bulmalarında belirleyici oldu. Babaoğlu’na göre bu yüzden Newroz bölgenin tüm halkları tarafından sevinç ve coşku ile kutlanmaktadır.

Kürt kimliğinin oluşumunda Newroz vardır. Bugünkü adıyla Kürt halkı bu kimliğine kavuşmadan çok önceleri Mezopotamya’da neolitik toplumun son aşamalarında, aşiretler şeklinde yaşarken, dış baskılara maruz kalmıştı. Asur devleti, Medler gibi, bölgenin tüm halklarını egemenliği altına almış, onlara yaşam hakkı bırakmamıştı.

O dönem Med aşiretleri topluluğu Kyaksar öncülüğünde zulme karşı başkaldırırken bugünkü Kürt kimliğinin de temellerini atmış oluyordu. İkibin beş yüz yıl önceki bu mücadele halkların başarısı olarak Kawa efsanesi ile tarihe geçmiştir.

Bu tarihi başarı yeni gün, yeni başlangıç olarak kayıtlara geçti. Bu başarı sadece Kürt ulusal kimliğinintemellerini atmakla kalmayıp, bölge halkları olan Partlar, Ermeniler,Persler, Araplar gibi bölgenin halkları da Asur devleti yıkıldıktan sonra kendi ulusal kimlikleri doğrultusunda bir yön buldular. İşte bu yüzden Newroz bayramı bölgenin tüm halkları tarafından sevinç ve coşku ile kutlanıyor.

Kürt halkı 2500 yıl önce belki kısa süreli bir devletleşme yaşadı. Ama Kürt kimliği ile ve Kürt Kültürü ile çok daha uzun yıllara ve yüzyıllara damgasını vuracak gelişmeyi yarattı. Bu çok daha önemli idi. Kürdistan’ın da içinde bulunduğu Mezopotamya yüzyıllar boyunca işgal, istila gibi dış baskılara çok maruz kaldı. Ama bu kimlik varlığını korudu. Çoklukla bu kimliği uğruna dağ doruklarında yaşamayı tercih etti. Baskı zamanlarında dağ doruklarına çekilerek ‘uygarlık dışı kalma’ pahasına bu kimliğini korudu.

Son kırk yıl içinde Kürt halkı dili, kültürü ve kimliği için tekrar harekete geçti. Türkiye Cumhuriyet sistemi içinde varlığını güvencede hissetmedi. Dört parçada onu eriten-asimile eden egemen devletler içinde, kendine yer edinemeyen ve kimliğini koruyamayan Kürt halkı, tarihi bir refleks göstererek tekrardan kimliğini koruma mücadelesi içine girdi.

Bugün her zamankinden daha fazla Kürt halkı diline sahip çıkmakta, bu dil ile eğitim yapmadaki ısrarını dile getirmektedir. Çünkü yaşanan bunca gelişmeye ve ödenen bedellere rağmen hala asimilasyon politikası hızından bir şey yitirmiş değil. Dil, kültür ve kimlik soykırımı ince ve kaba yöntemlerle devam etmektedir. Kürtlerin halk olarak varlığı ve bu varlıktan doğan kolektif hakları yok sayılıyor. Nüfusu milyonlarla ifade edilen bu halkın kimliksel varlığı yasal ve anayasal güvenceden de yoksun bulunmaktadır.

Bu durumu göz önüne aldığımızda dil ve kültür olarak kendini var etmek, dil ve kültürüne sahip çıkmak önemli olmaktadır.

Son 15 yıldan bu yana Kürt hareketi dile sahip çıkmanın dili geliştirmenin ve bu dili eğitim dili haline getirmenin mücadelesini vermektedir. Devletin izin ve onayını beklemeden kendi dilini kendi kurumları vasıtası ile geliştirmeye çalışmaktadır. Dil kursları açıyorlar. Dili sevdirmenin, dili günlük yaşamda siyasetin ve pazarın dili yapmanın çabasını veriyor. Bununla da yetinmeyip üç ilde ilkokul düzeyinde ders veren okullar da açılmış bulunmaktadır.Resmi dayanağı olmayan, “yasal ve anayasal” güvencesi olmayan bu okullar, tamamen Kürt eğitim kurumlarının kendi olanağı ile ve gönüllü eğitmenlerin çalışmaları ile yürütülmektedir. Bu pilot uygulama her yıl artarak yaygınlaşma eğilimi göstermektedir.

Bu fiili adımlar bir yandan alternatif anadilde eğitim modellerini yaratıyor. Öte yandan devleti  ve hükümetleri zorlayarak ana dilde eğitimin devletin olanakları ile sağlanmasının yolunu açacağı bekleniyor.

Son iki yılda her zamankinden daha fazla çözüm süreci gündeme gelmiş bulunaktadır. Burada ana dilde eğitim talebi çözüm sürecinin de anahtar sözcüğüdür. Kürt halkı, ana dildeeğitimin Kürt kimliği ile doğrudan ilişkisini bildiğinden bu talep yerine getirilmeden hiçbir çözüm arayışının kalıcı olmadığına inanmaktadır. Ama hükümet bu konuda ayak diretmektedir.  Ana dilde eğitimi kabul etmemektedir.

Kobanê direnişinin temelinde de ulusal kimlik refleksi yatmaktadır. İŞİD, başta Türkiye olmak üzere bölgenin ve bölge dışı bir çok gücün desteğini alarak Kürt halkına karşı saldırıya geçirtildi. Egemen güçler için Kobanê’nîn düşmesi demek Rojava kantonlarının tümünün düşmesi demekti. Bu da yükselen Kürt özgürlük mücadelesinin yenilgisi demek olacaktı.

Kobanê direnişi örneğinde olduğu gibi Kürt halkı dili ve özgürlüğü için büyük bedeller ödemiştir.  Bu sebeple Kürt halkı dilinin özgürlüğünü kendi varlık ve özgürlüğünün temel gerekçesi olarak görmektedir.

Ama burada söz konusu olan sadece Kürt halkının dil ve özgürlüğü sorunu değildir. Kürt hareketibütün halkların ve azınlıkların dil ve kültürünün, özgürleşmiş kimliğinin savunucusudur. Her halkın ve her ulusun, her azınlığın kendi insani ve kolektif haklarını sınırsızca yaşaması ve korumasını savunmaktadır.

Newroz bu anlamda halkların varlık ve direniş kimliğidir.