Ermeni-Türk platformu

Türkiye, Ermenistan ve diasporadan görüşler
Tüm yazılar Türkçe, Ermenice, İngilizce ve Fransızca dillerinde

 

Türkiye-AB ilişkileri : Erivan'dan bakiş

 
 
 

Ermenistan'dan bakış

 

Türkiye-AB ilişkileri : Erivan'dan bakiş

Vahram Ter-Matevosyan

 

 
Vahram Ter-Matevosyan

Doktor. Araştırma merkezi kıdemli üyesi, Ermenistan Cumhuriyeti Milli Bilimler Akademisi, Doğu Bilimi Enstitüsü

Avrupa Birliği (AB) üyeliği süreci Türkiyen’in dış politikasının en önemli konularından biri olmaya devam ediyor. 1999 yılında Türkiye AB aday olarak kabul edildiğinden bu yana 14 yıl geçti. Bu süreçte Türkiye gereken  reform planını gerçekleştiremedi. Oysa ki bu plan başarıyla tamamlandığı zaman avrupa ailesine tamamiyle  üye olmak mümkün olabilirdi. Türkiye’nin komşu ülkeleri değişik yoğunlukla ve merakın çeşitli desteklemeleri ile Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecini takip ediyorlar. Ermenistan için de bu süreç birkaç anlamda çok önemlidir. Dolayısıyla, bu makalenin hedefi Türkiye’nin AB üyeliği süreci ile ilgili Ermenistan’ın tutumunun geçirdiği değişiklikleri, Ermenistan için ayırt edebileceğimiz  mücadeleleri ve olanakları, ermeni toplumunun Türkiye-AB ilişkilerinden nekadar haberdar olduğunu analiz etmektir.


1999 yılında Türkiye’ye AB aday ülkesi konumu verildiğinde ve AB ile ilişkilerinin kurumsal  düzeye taşındığında Ermenistan’ın resmi ve sosyal tutumu tamamen olumsuz idi. Genel görüşe göre Türkiye henüz AB aday ülkesi olmak için yeterince olgunlaşmamıştı ve AB memurları, Türkiye ile gergin ilişkileri olan komşu ülkelere karşı dürüst davranmadılar. Bu tutumun iç ve dış mantığı vardı. 1998 Mart ayında Ermenistan’da Robert Koçarian devlet başkanlığı koltuğunu devraldığında Ermenistan’ın dış politikasında birçok değişiklikler oldu. Bilhassa Soykırımın uluslararası tanınmasına ve Diaspora ile işbirliğinin yeni formatlarının geliştirmesine yönelik Ermenistan Cumhuriyetinin adımları Türkiye tarafından kuşkusuz kabul edilmedi. Ermenistan, soykırımı kabul etmeden, Ermenistan ile tarihi ve siyasi sorunlarını çözmeden, Ermenistanı bloke eden Türkiyenin AB üyesi olmasını istemiyordu. Daha fazlası, Ermenistan’ın analitik topluluğu AB-Türkiye ilişkilerinin çok hızlı gelişmesinden ve Türkiye’nın çabuk AB üyesi olacağından emdişe ediyordu.


Ermenistan’ın resmi tutumunda 2003-04 yıllarında bazı değişiklilker yaşandı. Bu dönemden sonra değişik plarformlarda Ermenistan hükümeti ve bilhassa Dışişleri bakanı Vardan Oskanian Ermenistan’in, Türkiye’nin AB üyeliği sürecini destek ettiğini ilan ediyordu, çünkü Ermenistan Avrupa değerlerini ve ilkelerini onaylayan komşu ülkesinin olmasını istiyordu. Ermenistan’ın resmi tutumunun daha ileri giden hesaplamaları vardı. Genel inanca göre sadece Kopenhag kriterlerini yerine getirdikten, üyelik için gereken birkaç ciddi ve yapısal reformları gerçekleştirdikten sonra Türkiye AB’ye tam olarak üye olabilirdi. Bu önlemlerden sonra Türkiye’de demokrasinin ve insan haklarının durumu değişirdi, Türkiye Soykırımı kabul ederdi, Ermenistan sınırını açardı ve başlıca AB’nin dış politikasının çerçevesi içinde faaliyet gösterirdi. Ayrıca, eğer Türkiye AB’ye üye olursa, o zaman AB tüm imkanları ile birlikte Ermenistan’ın direkt komşusu olacaktır. Böylece son 10 yıl içerisinde Ermenistan değişik platformlarda Türkiye’nin AB üyeliği sürecini desteklediğini ilan etmiştir ve bunun içinde başlıca değişmiş Türkiye’nin olasılığını görmüştür. Ancak 2007 yılından itibaren Türkiye’de AB üyeliğine yönlendirilmiş reformları yerine getirme süreci  yavaşladı, ve Türkiye toplumunda AB üyeliğini destekleyenlerin sayısı azaldı. Ermenistan’da bu gerçekler değişik değerelndirmelere neden oldu. Bazı araştırmacılar ‘zevkle seyrediyordu’ ve onlara göre Türkiye ne 1999’ta, ne 2009’da AB üyesi olmak için yeterince olgunlaşmamıştı, dolayısıyla AB’nin 1999 ve 2005 yıllarındaki adımları da henüz olgunlaşmamış halde idi. Bazı araştırmacılar ise Türkiye’de AB üyeliği sürecinin yavaşlanmasına olumsuz gözüyle bakmaya meyilli idi ve bunu Türkiye’nin iç reformlarının eksikliği açısından bir meydan okuma olarak kabul edip aşırı derecede milliyetçiliğin yükselişine neden olabileceğini dile getiriyorlardı. Sınırlı sayıda araştırmacılara ve Ermenistan Cumhuriyetinin dış departmanına yakın olan insanlara göre Türkiye’nin hayal kırıklığı Güney Kafkasya ve Yakın Doğu’ya yönelik ilginin büyümesine neden olacaktır ve Türkiye bu bölgelerde aktif dış politika sergilemeye çalışacaktır.


Son yıllarda Ermenistan ve AB ilişkileri güçlenmiş ve  ortaklık antlaşması imzalanmasının eşiğine kadar gelmiştir. Dolayısıyla, AB ile ilişkilerin kurumsal bağı da değişmiştir.Ermenistan, AB üyesi olma niyetini açıkça ilan etmemesine rağmen AB Doğu Ortaklığının projelerine katılması Ermenistan’ın integrasyon sürecinin verimliliğini önemli derecede yükseltmiştir. Ermenistan kurumsal düzeyde Türkiye ile ilgili endişelerini ve sorunlarını dile getirme imkanı bulmuştur. Böylece, AB ve Türkiye arasında geriye doğru atılan adımlara paralel olarak Ermenistan-AB ilişkileri daha da güçlenmiştir.


Şimdi Türkiye AB üyeliği sürecin ve sonucun Ermenistan ve Diaspora için ne tür olanaklar ve zorluklar içerdiğini anlamaya çalışalım. Ermenistan ve Türkiye arasında diplomatik ilişkilerin olmaması, Ermenistana karşı Türkiye’nin uyguladığı ticari ve telekomünikasyon bloke etme politikası Ermenistan’ın ticari ve sosyal-siyasi süreçlerinin üstünde olumsuz etki bırakmış ve halen bırakmaya devam ediyor. Türkiye, Ermenistan-Türkiye ilişkilerin düzenlenmesini Karabağ sorunu ile bağlamaya devam ediyor, ve böylece olabileceği kadar karışık ermeni-türk ilişkilerinin ipinin çözülmesini daha da zorlaştırıyor. AB üyeliği süreci, adayların her birinin komşu ülkeleri ile olan anlaşmazlık sorunlarını asgariye indirmesinin, olumlu ilişkiler kurmasının ve hiçbir şekilde komşularının gelişimini engellememesinin anlamına geliyor. Bu demek oluyor ki, AB tarafından aday ülke’ye karşı sadece komşular ile politik ilişkilerin kurma, bilhassa bloke etme şartı yok. Kıbrıs örneğinde limanları açma talebi var. Bunun tamemen değişik kaynağı vardır, ve aslında Türkiye-AB gelişiminin esas engellerinden biridir. Dolayısıyla Ermenistan-AB ve AB üyesi olan ülkeler ile iki taraflı ilişkilerin formatında Ermenistan sadece Türkiye tarafından uygulanan bloke’nin kabul edilmezlik durum olduğunu dile getirebilir.


Türkiye-AB ilişkilerinde diğer sorun Soykırımın tanıma sorununa karşı tutarlı olmasıdır. Ermenistan, Türkiye’nin Soykırımı tanıma sorununu dile getirmeye devat etmeli. Bu sorun AB üyesi olan birçok ülkeler tarafından yıllar boyunca Türkiye’nin AB’ye üye olma isteğini sınırlandırmak için kullanılmıştır. Tabii ki bunun diğer sorunu da var: Türkiye ile sorunları olan AB üyeleri tarafından Soykırım gerçeğinin kullanılması veya manevralar Avrupa’da yaşayan Diaspora kurumlarının ahlaki ve psikolojik durumunun üstünde olumsuz etki bırakacaktır.


Ermenistan’da oluşan genel inanca göre son 10 yıllarda Türkiye önemli değişiklikler yaşadı. Ermenistan medyası ve analitik toplumu, Türkiye’de siyasi liberalleştirmesi, toplumsal düzeyde değişik sosyal hareketlerin gelişmesi, çoğulculuğun belli düzeyde desteklenmesi geçmiş sıkıntılarını bir kenara bırakip, geçmişte yüksek sesle dile getiremedikleri sorular üzerinde tartışma, daha da fazlası kamu tartışmalar düzenleme imkanı sunduklarını belirtiyorlar. Böylece, ermeni toplumu için Türkiye’de çoğulculuğun daha gelişmesi, konuşma ve din özgürlüğü çok önemlidir. Bu durumda toplumlar arasında ilişkilerin olanaklarını geliştirmek, akademik, bilimsel, uzmanlık, ticari alanlarda ortakılık ilişkileri derinleştirmek mümkün olacaktır. Bu açıdan son yıllarda inkar edilemez sonuçlar kaydedilmiştir ve bunlar kesinlikle devam edecektir. Bilhassa 2008 yılından itibaren Ermenistan-Türkiye ilişkilerin düzenlenmesine pralel olarak toplumlar arasında diyalog süreci de gerçekleşiyordu. Bu görünümler hiç de Ermenistan’ın sadece Türkiye’nin demokratikleşme süreçlerine takip etmek zorunda olduğunun ve Türkiye’nin iki tarafa da ilgilendiren konular üzerine açıkça konuşabileceği bir liman bulmasını bekleyecek anlamına gelmiyor. Ermenistan da demokratikleşme, ticari liberalleştirme ve konuşma özgürlüğü süreçlerini daha da geliştirmeli. Öyle ki belli bir aşamadan sonra Ermenistan’ın ve Türkiye’nin rekabet olanakları uyumsuz olacaktır.


Diasporanın Türkiye-AB ilişkilerine yönelik tutumu da önemlidir. Diasporanın değişik kurumları için ‘Soykırımı tanımayan’ ve ‘kendi tarihi ile yüz yüze gelmeyen’ Türkiye’nin AB’ye üye olması kabul edilemez. Türkiye’nin bu tutumdan haberi var ve Diaspora ile buluşmalar sırasında Türkiye hükümeti bu konu ile ilgili belirli bir tavır gösteriyor. Bilhassa Fransa ermenileri Türkiye hakkında görüşlerin gelişmesinde büyük rol oynuyorlar. Daha da fazlası, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin başarısı genel olarak Fransa/Almanya muhalefeti atlatmakla bağlıdır. Almanya’da ermeni toplumu federal hükümeti etkilemek için gereken etki gücüne sahip değildir, ve daha da fazlası, eğer gelecek elemelerde hükümet değişirse, Türkiye’nin bulunabileceği olumlu finansal ve ticari katkıyı hesaba katarak, Almanya’da Türkiye’nin AB üye olmasını destekleyenler daha da aktif hale geleceklerdir. Ama Fransa’da durum biraz farklı, François Hollande’nin ermeni toplumu ve Türkiye ile işlerinde gösterdiği esnekliğe rağmen. Böylece Türkiye, Diaspora’nın etkisini asgariye indirmek için tüm ermenilere yönelik yaklaşımından vazgeçti ve ülkeye ve sorunun zorluluğuna göre hareket etme yöntemine geçti.


Uzun vadeli olarak AB üyeliğine yakın duran veya artık AB üyesi olan Türkiye hakkında konuştuğumuz zaman göz önünde tutmamız gereken bazı sorunlar da var: mesela tarihi memleketlerine geri dönme çağrılarına ermeniler nasıl bir tepki verir, veya Türkiye’de yaşama perspektifleri nekadar derin ve açık olacaktır? Ermenilerin Batı Ermenistan’da bıraktıkları zengin tarihi miraslarına sahip çıkmalarını mümkün kılan değişik durumları da olanaklar sırasına koymamız gerekiyor. Bu emlakları hesaplamak ve kültürel mirası yeniden kazanmasına ve korunmasına yönelik ortak türk-ermeni veya Avrupa projelerini yerine getirmek ile gerçekleşecektir.


Ermenistan-Türkiye-AB üçgeni halen uyumlu format olarak algılanmamasına rağmen, Ermenistan’ın, ermeni toplumunun ve Diaspora kurumlarının Türkiye’nin AB üyesi olduğu durumda ortaya çıkabilecek olanakları dışlamamak kadar sağduyulu olmaları gerekiyor. Türkiyen’in hükümet seçkinleri de çok iyi anlıyorlar ki AB üyesi olan Türkiye sadece haklar sahibi olmak  anlamına gelmeyecek, bu aynı zamanda Türkiye’de yaşayan azınlıklara, bu azınlıkların Türkiye dışında yaşayan kısmına, zorla Türkiye’den çıkarılanlara veya kendi isteği ile ülkeyi terk edenlere karşı vazifedir.  


Böylece, AB kararlarının üstünde açık kurumsal etki gücüne sahip olmadığı için Ermenistan’ın AB ile ilişkilerini geliştirmesi şarttır. Genel olarak Ermenistan etkili siyasi güce sahip olana kadar Türkiye hükümeti için Ermenistan’ın desteği çok önemli değildir. Ermenistan tarafından Türkiye’ye yönelik yapay ve anlaşılması zor engellerin koyulması veya bunlar üzerinde yüksek sesle konuşulması ülkenin itibarı üstünde etki bırakabilir. Bundan dolayı son yıllarda durdurulmuş olan türk-ermeni yakınlaşma sürecini devam etmek ve günümüzde olan  çıkmaz bu durumun çözüm yolunu ortak güçlerle kurulan avrupa geleceğinin gelişiminde bulmak gerek.