Ermeni-Türk platformu

Türkiye, Ermenistan ve diasporadan görüşler
Tüm yazılar Türkçe, Ermenice, İngilizce ve Fransızca dillerinde

 

Pan-Ermeni deklarasyonu, Ermenistan ve diaspora için yeni yol haritası

 
 
  Ermenistan'dan bakış

Pan-Ermeni deklarasyonu, Ermenistan ve diaspora için yeni yol haritası

Hrant Melik-Chahnazarian

 

 
Hrant Melik-Chahnazarian

Ermenistan editörü

29 Ocak 2015’te Pan-Ermeni deklarasyonunun yayınlanması törenini ele alan Hrant Mélik-Chahnazarian bu bildirinin neden adaletin tesis edilmesinde önemli bir rol oynadığını anlatıyor. Mélik-Chahnazarian’a göre « bildiri geçmiş ve gelecek süreçleri ele alarak Ermeni-Türk ilişkilerine etki eden sorunların düğümünü oluşturan tüm sebep-sonuç ilişkilerini açıklıyor ».

29 Ocak tarihinde Erivan’daki Soykırımı anıtında Ermeni Soykırımının 100. Yıldönümü nedeniyle Dünya Ermenileri ve Ermenistan ortak bildirisi (Pan-Ermeni Deklarasyonu) törenle ilan edildi. Belgeyi devlet başkanı Serj Sarkisyan okudu. 100. Yıl anma etkinliklerini düzenleyen resmi komisyonun aldığı karar uyarınca, ilan belgesinin aslını Ermeni Soykırımı Müze ve Enstitüsüne teslim etti. Ermenistan devlet başkanı aynı zamanda belgenin bir kopyasının Birleşmiş Milletler Örgütü Genel sekreterliğine yollanacağını, diğer bir örneğinin ise Ermenistan Cumhuriyeti Devlet Arşivine teslim edileceğini de ifade etti.

Bölgenin siyasal gelişimini takip eden insanlar şüphesiz fark etmişlerdir ki yayınlanan bildiri önceden kuralları belirlenmiş bir resmiyet çerçevesi içinde ilan edildi. Soykırım anıtı Ermenistan bayrakları ile süslenmişti. Ermenistan Cumhuriyetinin silahlı kuvvetlerinin muhafız bölüğü onur kıtası da hazır bulunuyordu, dünyanın dört bir yanından konuklar gelmişti. 

Bildirinin hazırlanıp yayınlanmasının Ermeni Soykırımının 100. Yılına adanmış tüm törenler içinde en önemli etkinlik olduğu söylenebilir. Ermenistan’da yüksek mercilerde yer alan devlet adamlarının da sık sık altını çizdiği gibi belge, Ermeni halkının toplu iradesini ortaya koymakta, aynı zamanda  “Ermenistan’ın ve Ermeni halkının, soykırımın önlenmesi ve soykırıma maruz kalan halkların haklarının iadesi ve tarihi adaletin yerine getirilmesi yönünde uluslararası mücadelenin devam etmesi konusunda var olan taleplerini”[1]dile getirmektedir. Bu bildiri geleceğe yönlendirilmiştir ve varlığı gereği bundan böyle Ermeni halkının tarihi adaletin yerine getirilmesi konusunda mücadelesinde ona kılavuzluk edecektir.

Ancak, Dünya Ermenileri-Ermenistan ortak bildirisinin içerik analizine geçene kadar «teknik» bazı soruları cevaplandırmamız gerekir. Söz konusu olan ilkin belgenin meşruiyetiyle ilgili sorundur.  Belge tüm Ermenilerin düşüncesini, durum ve tavrını tam olarak sergileyebiliyor mu? İşte belgeye yönelik eleştiriler temelde bu konu etrafında dile getiriliyor. 

Bilindiği gibi Ermeni halkının büyük bir çoğunluğu Ermenistan Cumhuriyeti sınırlarının dışında yaşamaktadır. Dünyanın değişik ülkelerine dağılmış olarak yaşamlarını sürdüren Ermeniler ile eşgüdümlü çalışmalar gerçekleştirmek amacıyla 2008 yılında Ermenistan tarafından Diaspora Bakanlığı kurulmuştu. Geçen seneler içerisinde devlet tarafından kurulan bu bakanlığın çalışmaları sayesinde diasporada yaşayan Ermeni toplumlarıyla Ermenistan arasındaki ilişki gözle görülür bir şekilde hareketlilik kazanmaya başlamıştır.  Bilgi alışverişinin hızlı aktarımını sağlamak üzere imkanlar genişletilmiş ve ortak karar oluşturmak adına gerek yerel bazda gerekse tüm dünya Ermenilerini kapsayan bir yapılanmaya gidilmiştir. Geçmişte biriken bu tecrübeler, Ermeni Soykırımının 100. Yılı etkinliklerinin eşgüdümünü sağlayan resmi komisyonun temelini oluşturdu.

Ermeni Soykırımı’nın uluslararası tanınırlığı ve kınanmasını sağlayacak sürece ivme kazandırmak,  aynı zamanda da Ermeni Soykırımı’nın 100. Yıldönümüne adanmış etkinliklerin eşgüdümlü olarak düzenlenmesini gerçekleştirmek üzere kurulan bu komisyonda,  Ermenistan ve Karabağ Cumhuriyetleri devlet yetkilileri, Ermeni Halkı’nın dini liderleri (Apostolik, Protestan ve Katolik kilise temsilcileri) Ermenistan’da ve diaspora’da etkin olan siyasi parti yöneticileri, kültür, sanat ve bilim dünyasının önemli isimleri ve basın emekçilerinin yanı sıra dünya Ermenileri kapsamında işlevselliği bulunan kurumların yöneticileri de yer almaktadır.

Ayrıca dünyanın dört bir yanında pek çok ülkede varlıklarını sürdüren toplumların oluşturmuş oldukları 100. Yıl anma etkinlikleri düzenleyen yerel komisyonların temsilcileri de bu resmi komisyona destek veriyorlar. Kısacası resmi komisyonun dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Ermenileri tam anlamıyla temsil edebilmesi için gerekenler yapılmıştır ve bu anlamda sorunun çözülmüş olduğunu varsayabiliriz.

«Teknik»  ikinci sorun bildirinin Ermenistan ve Diaspora için önemi ve taşıdığı siyasi anlamıyla ilgilidir. Ermenilerin büyük bir çoğunluğu soykırımın 100 yıldönümü törenleri bağlamında bugün Ermenistan tarafından ülke içinde ve dışında yapılan etkinliklerin çok daha ötesinde daha büyük beklentiler içindeydi. Ayrıca bu beklentilerin henüz açık bir şekilde oluşmamış olduğunu da belirtmek gerekir. 100. Yıldönümü ile ilgili beklentiler net bir şekilde ortaya konamıyordu. Belki de tek beklenti 24 Nisan’da birçok ülkenin devlet başkanlarını ve üst düzey yöneticilerini Erivan’da görmek olabilir, fakat yine de bu durumda “Peki ya şimdi?” sorusunun cevabı havada asılı kalıyor.

Büyük ihtimalle bu sebeple “Dünya Ermenileri Bildirisi”nin toplumun büyük bir kısmı tarafından kabulü çok önemli bir olay olarak benimsenmedi. Herkes daha fazlasını bekliyordu, en azından Türkiye’nin uluslararası anlamda şiddetle kınanması ve tazminat talebi beklentisi içindeydi.

Ancak bu söylediğim gibi kamuoyunun beklentileri ve sorunu algılama şekliyle ilgilidir. Resmi, siyasal, bilimsel ve uzman çevreler açısından Ermeni talepleri ve Türkiye’nin inkar politikasına karşı mücadele bağlamında bildiri geleceğe yönelik olarak çok daha büyük bir önem taşıyor. Bu Ermenilerin siyasi taleplerinin ve kararlarının yer aldığı yegane belgedir. Ve çok daha önemlisi bildiri tüm dünya Ermenilerini kapsamış ve varlığı gereği hiçbir çekince göstermeden Ermenistan ve Diaspora arasında gelecekte sürdürülecek işbirliğinin temel taşı olarak tanınmıştır. Beklentiler başka olsaydı da kanıtlanması gereken geçmişte olanların önemiydi. Ancak gelecek siyasi gelişmeler açısından bildirinin önemine aşırı bir değer biçmek zordur.

Bildiriyle ilişkili olarak başka sorunlar da mevcut ve bu huşuların ele alınmadığı görülüyor. Örneğin Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanı Levon Ter Bedrosyan bu gibi bir belgeyle medeni dünyaya hoş görünemeyeceğimizi düşünmektedir. Ancak Ter Bedrosyan, Ermenistan’ın niye dünyaya hoş görünmeye çalışması gerektiğini açıklamamıştır. Pan Ermeni Deklarasyonu bağlamında kendi önerdiği versiyonun, Ermeni halkının tarihi adaletin sağlanmasına yönelik asırlık mücadelesiyle ilgili bu güne dek öne sürülmüş metot ve yaklaşımlarla en ufak bir bağlantısı yok.

Dahası Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanının yaklaşımı Erivan’ın dış siyasetinin temelini teşkil eden ve resmi olarak izlenen yol ile çelişmektedir. Belki de bu yüzden gerek Ermenistan’da, gerekse Diasporada Ter Bedrosyan’ın önerileri pek çok kişi tarafından küçük çaplı bir siyasi provokasyon denemesi olarak algılandı ancak genel olarak yarım günlük bir etkisi, canlılığı oldu. Süreyi tutumlu kullanmak ve gerçek inceleme eksikliğinden dolayı saygıdeğer okuyucuya bu ikincil temalar ve önemsiz “teknik sorunların” incelenmesi üzerinde yoğunlaşmamalarını öneriyor ve belgenin içeriği ile siyasi öneminin incelemesine geçiyorum.

Belge metninin yüzeysel olarak okunmasıyla dahi zaten belgenin hukuksal bir temel üzerinde oturtulmuş taleplerin bütünü olduğu görülmektedir.[2] Bu yapısal olarak dört temel bölümden oluşan bir belgedir. İlk bölümde Ermeni Soykırımının uluslararası alanda tanınması ve kınanmasına yönelik Ermeni halkının sürdürdüğü mücadeleyi vurgulayıp hukuksal temelini tespit etmektedir. Soykırımın 100. Yılı bildirisi, Ermenistan Cumhuriyetinin özgürlük bildirisi ve Ermenistan Cumhuriyeti Anayasasına atıfta bulunması dışında uluslararası hukukta çerçevesinde bir dizi önemli nokta üzerinde yaslanmaktadır. Burada söz konusu olan, BM’ in 10 Aralık 1948 yılında kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, BM Genel Kurulunun 11 Aralık 1946 tarihli ve 96(I) sayılı kararı,  9 Aralık 1948 yılında “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”nin kabulü, 26 Kasım 1968 Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlara Zaman Aşımı Uygulanmamasına İlişkin Konvansiyonu ve 16 Aralık 1966 tarihli Sivil ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Anlaşma ile insan haklarıyla ilgili diğer tüm uluslararası akitlerin eşdeğer ilke ve hükümleridir.

Ermeni Soykırımının uluslararası düzeyde tanınması ve kınanması için zaruri olan yasal paket daima Ermenistan’daki devlet kurumlarının, siyasi ve uluslararası hukuk uzmanlarının ilgi merkezini oluşturmuştur. Bu sürekli olarak tamamlayıcı belge, örnek ve yorumlar ile güçlendirilmiş ve zamanla Türkiye’nin Ermeni karşıtı politikalarının önünde en önemli engellerden bir haline gelmiştir. Bu nedenle bildirinin en önemli noktalarından biri olarak, belgede ifade edilen “Ermeni Halkının ortak iradesinin” vurgulanmış olması tesadüfî değildir. 

Resmi komisyon temsilcileri uluslararası hukukta yukarda bahsedilen noktalara dayanmaktadırlar. Bununla birlikte onlar bir yandan, Ermeni Soykırımının uluslararası alandan kınanması ve Ermeni taleplerinin haklılığını savunmaya yönelik birkaç önemli belge daha sunarken diğer yandan da tarihi adaletin tesisi için önemli bir temel oluşturmaktalar. Bu nedenle, 1915’de uluslararası kamuoyu tarafından, İtilaf devletlerinin 24 Mayıs’ta ortak bir bildiriyle Ermeni Halkına karşı işlenmiş ağır suçun tarih sayfalarında ilk kez “ İnsanlığa ve medeniyete karşı suç ” olarak nitelenmesi ve Osmanlı devlet yetkililerini sorumluluklarını üstlenmeye çağırılmasının önemi bildiride özel olarak değerlendirilmiştir. Bildiride aynı zamanda, Ermeni soykırımının sonuçlarıyla mücadele konusunda 10 Ağustos 1920 Sevr Barış Antlaşması ve 22 Kasım 1920 ABD Başkanı Wilson’ın Tahkim Kararı’nın rolüne ve önemine dikkat çekilmiştir.

Soykırımın 100. Yılı dünya Ermenileri ve Ermenistan ortak bildirisinin (Pan-Ermeni Deklarasyonu) ikinci kısmında, soykırıma kurban giden bir buçuk milyon insan anılmakta, “İnsanlığa karşı işlenmiş korkunç bir katliam olarak Ermeni Soykırımını” tanıma ve kınama yürekliliğini göstermiş olan devletlere, uluslararası dini kurum ve sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ve minnettarlıklar iletilmektedir. Resmi komisyonunun ilan ettiği belgede aynı zamanda,  “Çoğu kez kendilerini tehlikeye atarak insani yardımlarını esirgemeyen, çok sayıda Ermeni’nin imhası tehlikesinin önünde duran, soykırımdan kurtularak hayatta kalabilen Ermenilere güvenli ve huzurlu şartlar sağlayan” uluslara, kurum ve bireylere şükran duyguları sunulmaktadır.

Belirtilmesi gereken bir diğer husus da Ermeni tarafının, Ermeni Soykırımının uluslararası alanda tanınması sürecinde, bu korkunç gerçekliği kınayan halklara ve devletlere her zaman özel bir dikkat sergilemiş olması ve onları diğerlerine örnek olarak göstermeye çalışmıştır. Yine Soykırımın 100. Yılı etkinlikleri kapsamında geçen yüzyılın başında bu suçu tanımış devlet ve uluslararası kuruluşlarla birlikte ortak yürütülen çalışma ve etkinliklere özel bir önem atfedilmiştir. Bu yaklaşımın Pan-Ermeni Deklarasyonunda tespit edilmiş olması da bir tesadüf değildir.

İlan edilen belgenin üçüncü bölümü siyasi geçekliklerin tespitine ve Ermeni taleplerinin net olarak şekillenmesiyle ilgilidir. Bu içinde kınama, çağrı ve siyasi tasarıları barındıran bütüncül bir pakettir ve bundan sonra uluslararası platformda Ermenistan, Karabağ ve Diaspora arasındaki işbirliğinin temelini oluşturacaktır. 

Ayrıca, bildiride bu bölümün sadece tarihsel olguların kınanmasıyla ilgili olmadığını da vurgulamakta fayda var. Bu aynı zamanda günümüz gelişmeleri açısından da büyük öneme sahiptir. Nitekim bildirinin 7. maddesi “Türkiye Cumhuriyeti'nin, Ermenistan Cumhuriyeti'ne uyguladığı yasadışı ablukayı, uluslararası alanda Ermeni karşıtı tutumunu ve devletlerarası ilişkilerinin normalleşmesinde önkoşullar öne sürmesini, Ermeni Soykırımı’nın, Büyük Felaketin (Medz Yeğern) bugüne dek cezasız kalmasının bir sonucu” olarak değerlendirip kınamaktadır. Deklarasyonun 6. Maddesi ise Soykırımın sonuçlarının üstesinden gelmek için yapılan çalışmalar hakkında olup yasal gereklilik paketlerinden bahsedilmektedir.

Özellikle, Pan-Ermeni Deklarasyonu  geçmiş yüzyılın başlarındaki ve günümüzde vuku bulan süreçleri yüksek uzmanlık düzeyinde ele almış olduğunu vurgulamak lazım.  Burada aynı zamanda Türk-Ermeni ilişkilerinin mevcut sorunların nedensel ilişkileri de açıkça ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere metnin yaratıcıları deklarasyonun geçmişe dönük olmaktansa geleceğe yönelik olması için her tür çabayı göstermişlerdir. Onlar Ermeni Soykırımının zararlarının telafisini ise güvenlikli bir geleceğin garantisi olarak görmektedirler.

Yine önemli bir nokta olarak belirtilmesi gereken, bildirinin siyasi bölümünde temel vurgunun Ermeni Soykırımının tanınması ve kınanması üzerinde değil, aksine genel olarak insanlığa karşı işlenen benzer suçların engellenmesi üzerinde olduğudur. Yani tarihi adaletin tesisinin önemi, gelecekte benzer suçların önlenmesinin zorunlu koşulu olarak değerlendirilmiştir. Bu açıdan Ermeni talepleri yeni bir uluslararası seviyeye ulaşmış oluyor. Diğer yandan da bu Türkiye’nin gelecekteki yayılmacı siyasetinin önünde kendine özgü bir engel olarak Ermeni halkının yaşamsal güvenliği açısından bir çözüm oluşturmaktadır.

Ve nihayet deklarasyonun 4. ve son bölümü Ermeni halkının gelecek nesillerine bir çağrı niteliğindedir. Bu çağrı, daha güçlü bir vatan, özgür ve demokrat Ermenistan Cumhuriyetinin, bağımsız Karabağ’ın ilerlemesi ve güçlenmesi, tüm dünyaya dağılmış Ermenilerin birleşmesi ve tüm Ermenilerin asırlık kutsal hedeflerinin gerçekleşmesi için geri dönülmez bir mücadele çağrısıdır. Böylece bugünkü siyasi tasarılara stratejik bir karakter taşıyarak geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanlar arasında bir köprü oluşturulmaktadır.

Pan-Ermeni Deklarasyonu’nun bu şekilde bölümlere ayrılması elbette koşullarla bağlantılıdır. Belgenin kendi bütünlüğü içinde incelenmelidir. Makalenin başında da belirttiğim gibi bu Ermeni toplumunun tüm kesimlerinin gelecek siyasi mücadelelerine rehberlik edecek özgün bir belgedir. Ayrıca bu mücadele sık sık uluslararası eleştirmenlerin iddia ettiği gibi Türkiye’yi cezalandırmaya yönelik değildir. Tarihi adaletin yerine getirilmesine yönelik mücadelenin temelinde şüphesiz Ermeni devletinin gelecekteki güvenliğinin sağlanması yatmaktadır. Ne yazık ki bugün tüm medeni dünya Ermeni soykırımında bir buçuk milyon masum kurbanı hatırlarken Ermenistan ve Dağlık Karabağ, Türkiye ve Azerbaycan’ın daimi tehditleri ve yarattıkları tehlikeli koşullar altında yaşamaya devam etmektedirler. Deklarasyonu dikkatle inceleyenler bildirinin asıl mesajının bu tehlikeyi ortadan kaldırmanın önemi üzerine yoğunlaştığını görmektedirler.

Erivan, Türkiye’nin bu yaklaşımını durdurmak konusunda Ermeni sorununun nasıl bir potansiyele sahip olduğunu anlamıştır. Bu gerçeği Neo Osmanlı modasına kapılan Ankara da anlamış durumda. Türkiye seneler boyunca diğer ülkelerle ilişkiler ve bölgesel gelişmeler çerçevesinde Ermeni sorununun etkisini yok etmeye çalışarak bu sorundan kurtulma yolunu denedi. Ancak bugün bunu başarabilmiş değil. Başarısızlığının nedenleri oldukça çok,  bunlar içinde birincil nedenlerden biri bugüne dek bölgesel bir karaktere sahip olan Ermeni Diasporasının etkinliğiydi. Gerçi Türkiye’de “Ermeni Tsunamisi” hakkında konuşmaya henüz on sene önce başlamışlardı[3]. Deklarasyona göre, Ermenilerin Türkiye’yidurdurmaya yönelik mücadeleleri bir ittifak fikri oluşturdu. Bu nedenle makalenin başında Deklarasyonun kabulünün Ermeni Soykırımının 100. yılıyla ilgili diğer tüm etkinliklerin hepsinden çok daha önemli olduğunu belirtmiştim.

Deklarasyon varlığı gereği Ermeni devletinin güvenlik sistemlerinin önemli bir bileşeni haline dönüşmüştür. 3 Mart günü “Avrupa Halk Partisi” siyasi oluşumu “Ermeni soykırımı ve Avrupa değerleri” başlığıyla hazırlanan tasarıyı kabul etti[4]. Birkaç gün sonra “Euronest” Parlamenterler Meclisi de, benzer bir tasarıyı kabul etti[5]. Ermeni Soykırımının uluslararası alanda tanınması ve kınanması sürecinde büyük anlam taşıyan bu her iki tasarı Pan-Ermeni Deklarasyonu temelleri üzerinde şekillenmişlerdir. Bu da bildirinin, tarihi adaletin yerine getirilmesi konusunda önemli bir rol oynadığının göstergesidir.

                                                                                                                            

—————————————

1. Devlet Başkanı Serj Sargisyan’ın 5. Medya Forum konuşması “Ararat’ın eteklerinde” http://www.president.am/hy/statements-and-messages/item/2015/03/18/President-Serzh-Sargsyan-speech-Media-forum-speech/

2. Ermeni Soykırımının 100.Yıldönümü Pan-Ermeni Deklarasyonu http://www.mfa.am/en/interviews/item/2015/01/29/pan_arm_dec_armgen/

3. Be ready for the Armenian tsunami (Ermeni Tsunamisine hazır olun) http://www.hurriyetdailynews.com/default.aspx?pageid=438&n=be-ready-for-the-armenian-tsunami-2005-01-04

4. EPP Ermeni soykırımıyla ilgili bir tasarıyı kabul etti http://news.am/arm/news/255195.html


5. Euronest Parlamenterler Meclisi Ermeni soykırımıyla ilgili bir tasarıyı kabul etti. http://www.aravot.am/2015/03/17/552023/

 

Ermeni soykırımı Tanıma ve tazminatlar

E-bülten

E-bültenimize üye olmak için

"Repair" proje ortaklari

 

Twitter

Facebook