Ermeni-Türk platformu

Türkiye, Ermenistan ve diasporadan görüşler
Tüm yazılar Türkçe, Ermenice, İngilizce ve Fransızca dillerinde

 

Hafızanın esiri Ermeni kimliği

 
 
 

Ermeni diasporasından bakış


Hafızanın esiri Ermeni kimliği

Tigrane Yegavian

 

 
Tigrane Yegavian

Gazeteci

1915 soykırımının yüzüncü yıl anma törenine bir yıl kala, Fransa'daki Ermeni Diasporası, kendi geleceği ve sürekliliğine dair varoluşsal bir sorunu ikinci plana atarak soykırımın inkarına karşı mücadele etmeyi ve  « hafıza görevini »  bir öncelik haline getirmiştir.       


Soykırımdan kurtulan mültecilerin 1920’li yılların ortalarında Paris-Lyon-Marseille hattına yerleşmelerinden bugüne dört nesil geçti. Vaktiyle diasporada siyasi aktivizmin öncüsü olan Ermeni kuruluşları artık metastazları 90'lı yılların ortalarında ortaya çıkan yayılmış bir kanserden muzdarip.


Süregelen bir asimilasyon
 

1986 yılında yayınlanmış, Papaz René Léonian’ın « Fransa’da yaşayan Ermeniler asimile olmuşlar mıdır ? » adlı çalışması Fransız Cumhuriyeti'nin entegre edici bağlamında tehdit altında olan bir kimliğin süreklilik sorununu üstü kapalı bir şekilde işliyordu. İki sene sonra, Karabağ hareketinin başlaması ve Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanması kimlik temsilinin tüm şemasını altüst edecek ve 70'li yılların sonunda çalkantılı bir silahlı mücadele dönemiyle geçici bir atılıma yol açacaktır. Bugün,  «Ermeni »  ifadesi  Charles d’Aznavour’un bir eseri veya Missak Manouchian’ın (1) bir eylemi sayesinde Fransız ulusal anlatımına dahil edilmiş ise de nihayetinde Fransız toplumunun assimilasyoncu özelliği « Ermeni asıllı Fransızları » yaratmıştır. Kendilerini hâlâ « Fransa Ermenileri » olarak tanımlayan alt edilemez grup ise sayıca bir avuç kalmıştır. 


Ermenilerin bölünmüşlüğü

Fransa'da yaşayan Ermenilerin sayısının 350 000, hatta sembolik bir rakamla 500 000 oldukları söylense de güvenilir istatistiklerin yokluğu bize Ermeni halkının ne kadar dağınık olarak yaşadıklarını göstermektedir. Batı'da yaşayan diğer dispora topluluklarında olduğu gibi, Fransa'daki toplumun yoğunlaştığı şehirlerde yapılan büyük 24 Nisan anmaları burada yaşayan Ermenilerin nüfus dinamizmine dair çok kısmi bir imaj vermektedir. Başka bir yanılgı da, cemaati oluşturan farklı kişiler arasındaki bir bağlılık duygusu görüntüsüdür. Toplumda bölünmeler mevcuttur ve bunlar bu heteroklit toplumun aşırı bir şekilde sosyo-kültürel olarak parçalanmasının sonucudur.  1920 yılından itibaren, birçok katman oluşmuştur : 1915 soykırımından kurtulanlar kuşağına 1960'lı yılların sonunda Ortadoğu (İran, Suriye, Lübnan, Türkiye) Ermenileri eklenmiştir. Sağlam Ermeni kültürü ile donanmış olan bu Ermeniler, bu dili konuşanların kaybı ile zayıflamış Ermeniceyi canlandıran ve özellikle pedagojik alanda faaliyet gösteren çeşitli toplum derneklerini kurmuşlardır. Eski Sovyet Ermenistanından gelen son dalga da devam etmektedir. 90'lı yılların ortalarında başlayan bu dalgayla gelen göçmenlerde toplum hayatına düşük bir katılımla birlikte Osmanlı-Ermeni kültürel tabanından gelen hemşerilerine bir güvensizlik gözlemlenmektedir.


Siyasi kriz

Fransa Ermeni Kuruluşları Koordinasyon Kurulu'nun (CCAF) organize edeceği soykırımın yüzüncü yılı anmalarına bir yıl kala kriz kaçınılmazdır. 2001 yılında hayata geçen ve iyi kötü tüm Ermeni dernekleri yelpazesinin renklerini bir araya getiren bu temsili kuruluş hafıza çalışmaları dışında insanları ortak bir proje etrafında toplamakta halen zorlanmaktadır. Fransız-Ermeni Kurulu'nun 2010 yılındaki başarısızlığı bunun en güçlü delilidir : bu kurul halkoyuyla seçilmesinden kaynaklanan bir meşruluğuna dayanan ve muhtemel yöneticilerinin ilk defa seçmenlerine hesap vermesini, aksi halde sandıkta cezalandırılmalarını öngören bir projeydi.  Bu proje Ermeni toplumu yöneticilerinin çoğunun desteğini aldı ancak bu genel ilgisizlik karşısında "ıslak bir maytap" gibi etkisi sönüverdi. Bu kayıp « Ermeni seçmen kitlesinin » ortak davaya ilgilerini en fazla soykırımın inkarına karşı hoşnutsuzluklarını haykırmakla yetinerek sadece bazı vesilelerle ifade ettiklerine inanmak gerek belki de.

Bu politik krizin diğer bir yanı taklitçiliktir.  Yüzyıllardır Fransa Ermenileri Fransa’da yaşayan Yahudi cemaatinin siyasi, entellektüel, ekonomik ve kültürel dinamizmi ile hayranlıkla ve kıskançlıkla bezeli karmaşık bir  ilişki sürdürmektedir. Fransız medyasında Yahudi toplumunun ileri gelenleri kadar görünürlüğe sahip Ermeni asıllı kişilikler azdır. Bu çerçevede CCAF yöneticileri Fransa Yahudi Kuruluşları Temsili Konseyi (CRIF) ile yakınlaşmış, attıkları adımları -Paris'in tüm ileri gelenlerinin katıldığı yıllık yemeklerine kadar- CRIF'inkine benzetmiştir. Tartışmaların odağındaki filozof Bernard Henri Lévy’nin deyimiyle bu « batan geminin mağdurlarının dayanışması" Ermenileri cezbetse de Yahudi-Ermeni yakınlaşması sadece duygusal bir çerçevede kalmaktadır.


Hafıza görevinin yan etkileri :  2015 sendromu

Bazıları tarafından sabırsızlıkla, bazıları tarafından korku ile beklenen soykırımın yüzüncü yılı anmalarının Fransa’dan görünüşü « Ermeniliğin » diğer bileşenlerine karşın "Hafıza görevinin" ön plana çıkışının ve soykırımın mecburen kimliğin ilk simgesi haline gelmesinin mükemmel bir örneğidir. Bu yüzüncü yıl anması birçok Ermeni asıllı Fransız için son şeref savaşı olacaktır çünkü Ermeni kimliği çoğu kez aileden miras kalan psikolojik bir yük gibi algılanmaktadır. Bu aynı zamanda hayalgücünün olabildiğine serbest bırakılması için bir vesiledir. Bu çerçevede 24 Nisan 2015 tarihinde saat 19:15’de Fransa’da bulunan tüm kiliselerin çanlarının çalınması tasarlamaktadır. Aynı düşünce ile «Hafıza koşusu-inkara dur de »  adındaki bir dernek  « bir barış ve anma mesajı vermek için »  Everest’e tırmanma kararı almıştır. Aşırı hafıza hafızayı öldürür mü? Bundan böyle birkaç Ermeni'nin yaşadığı ve isimsiz kurbanların hatırasına adanmış Haçkar'ı (« Haç taşı », Ermeni mezar taşı) bulunmayan Fransız yerleşim yeri kalmayacaktır.  Aynı zamanda Valences’de, Décines’de, yakında Paris’te hafıza merkezleri açılmaktadır. Bugün sadece bir imajdan ibaret olan eski prestijli mıhitarist Sevr Lisesi de soykırıma adanmış kendi müzesini açmayı kararlaştırmıştır.

Fransa’da Ermeni kimliğinin gelecek için uygun bir vizyonunun olmamasından dolayı, ana yapıların sorumluları soykırımı lehine kırk yıllık eski bir çarpışmanın medyatikleştirilmesine güvenmektedirler.  Bilimsel ortamlar ve genellikle medya ortamlarında birkaç öne çıkan kaydedilmiş ise, Fransız toprağı üzerinde meydana gelen Türk-Azeri ulusalcı menzillerden gelen artan saldırılara tepki olarak esas itibarıyla korunmalık bir tavırla militanların kapatılmasınının sebebiyet verdiği kötü sonuçlar ve şimdiki blokaj durumu sadece üzüntü yaratır.  Diğer bir kaygı da, hafıza mücadelesinin en önemli odağı, Ermeni davasının onlar için aynı zamanda Ermenistan ve Karabağın güvenli hale getirilmesi ve gelişimine daha fazla enerji gerekliliği, Erivan’ın oligarşik yetkisinin sapmalarına karşı koymak ve ayrıca diasporada yeni bir seçkin topluluğun oluşmasına bel bağlamak anlamına gelen uyumsuz sesleri kızıştırmaktadır.


Manevi kriz

Okul ve basınla birlikte Diaspora'da Ermeni kimliğinin omurgası olan Ulusal Kilise ciddi türbülanslara girmiştir. Nice Kilisesi'ndeki çetrefilli dava ve en son Fransa’nın yeni psikoposluk statülerinin mimarı karizmatik Monsenyör Norvan Zakarian’ın (Fransa’da yaşayan Ermenilerin priması) istifası ardarda gündeme damgasını vurmuştur. Sebep sonuç ilişkisi ile bağlantılı bu iki olay cemaatin tepkisine ve Hristiyan inancının sığınağı olması gerekirken yaşanılan ülkenin gerçeklerinden kopuk bir çokuluslu şirket görüntüsü çizen bir kiliseden uzaklaşmalarına yol açmıştır. Daha da kötüsü, Ermenistan’da bulunan Gatoğigoslar kendi papazlıklarına özgü ahlaki ve manevi değerleri küçümsemelerinden dolayı yavaş yavaş Fransa’da eleştirilmeye başlanmışlardır. İçinde Fransa’da doğmuş tek bir din görevlisine sahip olmakla övünemeyen bu Apostolik kilise gün geçtikçe dünyevi bir kuruma dönüşmüş, esas görevi adeta asıl mesajından ve evanjelik görevinden arındırılmış bir dinin sürekliliğini sürdürmekle hale dönüşmüştür. Cemaatin gençlerine yönelik Ermeni din derslerinin vahim eksikliği bunun örneğidir.


Entellektüel kriz

Mevcut çürümeye dair başka bir sendrom ise beyin gücüne yapılan yetersiz yatırımlardır. 2009 yılında ünlü Haraç günlük gazetesinin kapatılmasına götüren şartlar üçüncü sınıf bir cenaze töreni gibi yaşanmıştır: diasporada Chahan Chahnour, Nigoghos Sarafian, Zaré Vorpuni veya Vasguen Chouchanian gibi sürgündeki Ermeni edebiyatının önemli isimlerini su yüzüne çıkaran ve geliştiren bir düşünce ekolü bu gazetenin kapanmasıyla sona ermiştir. Fransız Ermenilerinin bu altın edebiyat çağının ayrıcalıklı tanığı, Paris’te yaşayan diasporanın önde gelen yazarı Krikor Beledian artık ikinci memleketinden daha çok Ermenistan’da okunmaktadır.

Şüphesiz, her zaman olağanüstü canlılığı ile dikkat çeken Ermeni basını zengin Fransız medyasının standartlarını yakalayarak sesini duyurmaya devam etmiştir. Bununla birlikte mevcut hiçbir yayın kendi devrinin zorluklarının üstesinden başarıyla gelen ve kendi halkının yararına her yerden bir malzeme bulan Şavarş Misakyan gibi bir entellektüelin seviyesine erişememiştir. İster resmi militan bir yayın olsun,  ister eleştirel tonda bir Ermeni dergisi, bu yayınlar kimlik aktarım mekanizmalarındaki ciddi eksiklikleri ve entellektüel yetersizlikleri doğrulamaktadır. Bu durum Fransa’da yaşayan Ermenilerin 90 yıllık varoluşları boyunca alıklaşmalarından değil, pedagojik yapılara yetersiz yatırım ve kimlik aktarım eksikliğinden dolayı süregiden bir kırılma hissini pekiştirmesinden kaynaklanmaktadır. Bu kırılma bir tarafta Ermenice'nin değişmez bir kutsal emanete, hatta bir fetişe dönüştürüldüğü psikolojik bir getto ile diğer yanda Fransız merkezli bir geleneğin dışında hiçbir şeye dahil olamayan, fakat atalarının esas mirasından da kopmuş entellektüeller arasındadır.

Kimliğin ana belirleyicisi sorununa, dile, böylece geri dönüyoruz. Fakat hangi dilden bahsediyoruz ? Yaşanmışlıkların tüm lezzetinden arındırılmış standart bir Batı Ermenicesi'nden mi? Veya kendi topraklarını kaybetmiş binlerce yıllık bir ulusun zenginliğin canlı tanığı olan komplekslerinden arınmış yeni bir dil mi? Kesin olan bir şey var, o da sadece soykırımın travmatik hafızasına indirgenemeyecek Ermeni düşüncesinin temel unsurlarıyla sürdürlen bu kirlenmiş ilişki folklorik ve klişe bir anlayışı (gastronomi, geleneksel dans, Ararat ve Aznavour) besliyor. Oysa aynı anda edebi mirasımızı (Oşagan, Indra…) zenginleştiren yüzlerce eser okuyucu ve çevirmen eksikliğinden dolayı Ermeni kültürüne sahip olanların evlerinde çürüyor.


Aktarım mekanizmasının gözden geçirilmesi

Bu acı tespite, profesyonel bir eğitim çerçevesinde böyle bir ders yelpazesi öneren, Avrupa’nın hatta diasporanın tek üniversitesi Inalco'nun Ermeni araştırmaları bölümüne 18-25 yaşlarındaki gençlerin şaşırtıcı ilgisizliği eklenmektedir. Ve Ermenistan Kaynakları derneğinin, Sanal Ermeni Kampüsü adlı yaratıcı pedagojik modül projesinin uyandırdığı zayıf yankıya ne demeli ? Ermenice kitapları kar amacı gütmeden  yayınlayan bir avuş yayınevinin (Paranthese, Sigest, Thadée, Kafkasyalı yazarlar çevresi yayınları gibi) övgüye değer çabaları Marsilya'da verilen ve "ünlü yazarlara" allı pullu bir havada verilen gülünç Toros ödülünün karşısında adeta bizi  teselli etmektedir.

Söylediklerimizden anlaşılıyordur : kimliğe dair esas mesele kısmen hem Ermeni hem de Fransız toplumuna hitap edebilecek, iki dile ve iki dünyaya mükemmel bir şekilde hakim ve gerçekliğimizi motive edici bir şekilde açıklayacak ve diaspora yaşantımıza bir anlam katacak yeni bir elitim oluşturulmasını içermektedir. Ayrıca, sinematografik ve edebi kurgu eserlerin ortaya çıkarılmasını teşvik etme politikasının yürütülmesi, başlıca temalara (cinsellik, karma evlilikler, dünün ve bugünün Türk imgesi, kimlik parçalanması, vs..) değinebilecek    yeni bir akımın embriyonunu diasporada oluşturabilecektir. 

Bu perspektif, bizi Erivan’dan ayıran dört saatlik bir uçuşa rağmen halen bilinmeyen ve birçok hayalkırıklığının kaynağı olan günümüz Ermenistan'ının pek parlak olmayan temsiliyle ve yerel olanın eksiklikleriyle sınırlı bir Ermeni zihin dünyasının sınırlarıno genişletmeyi sağlayacatır.

Geçmişte olduğu gibi şimdi de kendi tarihinde söz sahibi olmayan Fransa’da yaşayan Ermeniler sürekli bir savaş alanında yaşamaktadırlar. Tuhaf bir paradoks olsa da bu aynı zamanda hem şans hem de yüktür.  Perspektif getiren ortak bir proje ve vizyondan yoksun Fransa Ermenisi « herşeyin anma üzerine kurulu olmasının» kötü etkilerinden habersizdir. Yeniden doğuşu cemaatçilik ve asimilasyona bir alternatif hazırlayan yeni iletişim ve aktarım mekanizmaları vasıtasıyla mirasının yeniden kabulünden ve  yaratıcılığın yollarından geçecek midir ?


 (1) Naziler tarafından 21 Şubat 1944 tarihinde kurşuna dizilen Fransız yurtseveri.

 

 

kimliği

E-bülten

E-bültenimize üye olmak için

"Repair" proje ortaklari

 

Twitter

Facebook