Ermeni-Türk platformu

Türkiye, Ermenistan ve diasporadan görüşler
Tüm yazılar Türkçe, Ermenice, İngilizce ve Fransızca dillerinde

 

Diasporada Ermeni kimliği: modernlik ve koruma arasında

 
 
 

Ermeni diasporasından bakış


Diasporada Ermeni kimliği: modernlik ve koruma arasında

Laurence Ritter

 

 
Laurence Ritter

Sosyoloji doktoru

Doktora tezinde “Soykırım kurbanı, Diaspora/Ermenistan Ermeni kimliliğin tekrar oluşturulması”nı inceleyen Fransız sosyolog Laurence Ritter, 1915 soykırımından sonra oluşan Ermeni diasporasının özelliklerini ele alıyor. Ritter'e göre tek parça olmaktan çok uzak olan diasporanın yerleştiği ülkeye göre görüntüsü değişmektedir. Bundan dolayı bir diasporadan değil, birkaç diasporadan söz etmek gerekir. Ermenistan’ın bağımsızlığına kavuşması ve dijital bilgi dolaşımı geleneksel disporasının işleyişini derinden etkilemiştir. Ritter'e göre diasporanın modernleşmesi için başa çıkmak zorunda olduğu çeşitli zorluklar mevcut.

1991 yılında bu eski Sovyet cumhuriyetinin bağımsızlığını kazanmasından beri bitmeyen bir kan kaybına dönüşen göç olgusunu hesaba katmayan resmi istatistiklere göre yaklaşık üç milyonu Ermenistan Cumhuriyetinde olmak üzere tüm dünyadaki Ermeni sayısı yaklaşık sekiz-on milyondur. Bu hem politik hem de önemi nedenli göçten dolayı diasporanın içindeki bir diasporadan bahsedilebilir: ABD ve Avrupa'da ekonomik nedenli göç dalgasıyla gelenler soykırımdan kurtulanların oluşturduğu diasporaya paralel olarak gelişmektedir, fakat bu ilk diasporayla aynı derneklerde ya da bir asırdır Ermenilerin yaşadığı semtlerde bulunmamaktadır. Rusya’da, Armavir ve Krasnodar şehirleri etrafında, fakat bilhassa Moskova’da, Ermenistan Ermenileri her şeyden önce gereken şekilde tanıdıkları bir ülkede, iyi hayat şartları ve iş aramaktadırlar.

1915 yılından sonra oluşmuş, diasporaya paralel bu yeni değişkenlik, özellikle 1980 ve 1990 yılları arasındaki iç göç dalgaları ile bilinmektedir. Soykırımdan sonra Orta Doğuda en fazla Ermeni barındıran ülkeler arasında görülen Lübnan’da Ermeni sayısı 250.000’e kadar yükselmiştir. Lübnan sivil savaşı Osmanlı İmparatorluğundan gelen bir inanç sisteminin mirasçısı olan bir Lübnan cemaati ve özellikle çoğu kez daha çok Fransa’ya entegre olmuş Batı diasporaları arasında bir çeşit “kültür şoku” yaratarak Amerika Birleşik Devletleri gibi Fransa’ya doğru tüm aile kitlelerini yola çıkarmıştır. İran’daki İslam devrimi de birçok Ermeni’yi ayrıcalıklı bir varış yeri olan Amerika Birleşik devletlerine, kesin veya geçici sürgüne sürmüştür. Bugün soykırımın yarattığı diaspora göçmenleri ve son Ermenistan göçmenlerine dair şu tahminlerde bulunulmaktadır : Ermenistan dışında Rusya’da takriben bir milyon Ermeni ve Amerika Birleşik Devletlerinde de bir milyon ve Avrupa’da en az 600 00 Ermeni bulunmaktadır.(1)

Nihayet, Suriye’deki iki yıllık kanlı çatışmadan itibaren esas itibariyle Halep ve bölgesinde toplanmış önemli Ermeni cemaati savaştan kaçan yüz binlerce göçmen olduğunu göstermektedir. Ermenistan bu çatışmadan başından beri en az on bin belki de daha fazla göçmen kabul etmiştir.

Bu Ermeni diasporasının istikrarsız coğrafyası diasporanın çokluğundan söz etmeyi gerektirmektedir. Bir diaspora değil bir çok diaspora meselemiz vardır. Hatta Ermenice sözcük dağarcığında dahi fark anlaşılmıştır: Lübnan asıllı bir Ermeni için Lübnanlı Ermeni, Fransız asıllı bir Ermeni için Fransız Ermenisi ve Ermenistan Cumhuriyeti yurttaşları için Ermenistanlı denmektedir. Soykırımdan sonra tüm dünyada oluşturulmuş “Küçük Ermenistan” Ermeni şehir ve mahalleleri şeklindeki yaşam alanları olarak hatıra mekânlarını göstermeye devam ediyor. 

Böylece Lübnan'da, Beyrut’ta şehrin yıkık dökük kısmında soykırımdan kurtulanlar tarafından kurulmuş Bourj Hammoud bölgesi bir sahiplenmeyi işaretlemeye devam etmektedir. Burası eğreti lojmanlardan veya şehir merkezindeki kamplardan çıkmak için iltica eden Ermeni aileleri tarafından otuzlu yıllarda, yavaş yavaş inşa edilmiş basit bir bölgedir. Aynı durum Marsilya Ermenileri ve Beaumont Ermeni mahalleleri için de geçerlidir.

Paris, Lyon veya Valence’da aynı olguyu gözlemlemekteyiz. Soykırımdan önce Ermenilerin aynı önemli kuruluşlara sahip oldukları Boston'da esas Ermeni mahallesi Watertown iken, yeni gelen Ermenistanlılar Glendale ve North Hollywood mahallelerine yerleşmişlerdir. Québec’de buna karşılık -yeni göçmenlerin gruplaşmasını sınırlamaya çalışan bir kentsel siyaset nedeni ile- Ermeniler daha çok Montréal şehrine dağılmışlardır: cemaatin iki ağırlık merkezi sadece bu iki mahallenin yakınında yaşayan, birçok Ermeniyi barındırmaktadır. Bu arada, dünyanın her bir yanında, Ermeni cemaatleri kendi sürgün yerlerini o kadar fazla damgalarını vurmuşlardır ki bu sürgün uzun soluklu olmuştur: soykırımı gerçekleştiren etnik temizlik bugün Türklerin olan topraklara imkânsız dönüşü ve toprağa dair nostaljiyi yaratmıştır. Diasporalar artık sadece kabul edildikleri ülkelerde değil, vatandaşı oldukları devletlerde yerlerde yeniden kök salmışlardır.

Ermenistan ve diaspora : zor bir diyalog

Diaspora tek parça bir blok haricinde her şeydir.  Yerleştikleri ülkeye göre fark edilecek, kendine has evrim şekli, kendine has geçiciliği ve kendine has tarihi ile göze çarpmaktadır. Ermenistan’ın bağımsızlığına kavuşmasından itibaren, diaspora sadece kendine özgü siyasi hayatı, partileri, Taşnak ve Ramgavar ile şekillenmemiş esas olarak batı Ermenice'nin korunmasına gayret eden okulları ayakta tutabilmek için kendi güçleri veya kiliselerini şekillenmişlerdir Diaspora Ermenistan için de endişelenmektedir. Bu küçük Sovyet Cumhuriyetine gösterilen dikkat özgürlükten önce  başlamıştı: 1988 yılında meydana gelen Gumri depremi, ve aynı zamanda Karabağ'ı geri almak için –Ermeniler'in çoğunlukta olduğu bölge-çatışmaya dönüşen Azerilerle düşmanlık cemaatleri harekete geçirmiştir. 1988 yılında Bakü, Sumgait ve Kirovabad'da pogroma maruz kalan Ermeniler Ermenistan’a kaçmışlardır ve iltica edenlerin gereksinimlerine pek uygun olmayan hayat şartları ile dillerinin yetersiz olması onları Rusya’ya yönlendirmiştir. 1991 yılında bağımsızlığın kazanılması sırasında, Karabağ’ın geri alınması mücadelesi tam bir savaşa dönüşmüştür. Profesyonel bir ordu hazırlanmış ve 1992 yılında sembolik Chouchi şehrinin alınması ile, Ermenilerin zaferi yavaş yavaş kesinleşmeye başlamıştır. 1994 yılındaki ateşkes çatışmaların sadece teorik olarak durdurulmasıyla sınırlı kalmıştır, Ermenistan ve Azerbaycan arasında temas bölgesinde veya Karabağ sınır hattı boyunca yaralı ve ölümlere yol açan olaylar aralıksız bir şekilde devam etmiştir. Çatışmanın sonunda  Ermeniler sadece Karabağ'ı almakla kalmamış, doğuda Azeri hatlarına karşı bir çeşit “güvenlik kordonu” oluşturarak ve Ermenistan'la birleşmeyi sağlayan Azeri topraklarını da almışlardır.

Depremden sonra seferber olan sivil toplum kuruluşları güçlenmiş, Ermeni Fonları seneler zarfında UGAB, Gülbenkyan, Lincy ve diğer kuruluşlar gibi çok önemli organizasyonların yanında Ermenistan’a yardım edecek ana yükleniciye dönüşmüştür. 1996 yılında yapımına başlanan ve hangi sponsor tarafından ne kadarının finanse edildiğini gösteren panoları ile Erivan’ı direkt Karabağ’ın başkenti Stepanakert’e bağlayan yolun sembolü haline geldiği, yapılanların sayısının diasporanın gerçeği olduğu yollar, hastaneler, okul ve yetimhane inşaatları veya restorastonları hayata geçmiştir.

Diaspora kendi içinde 70’li yıllardan itibaren evrim geçirmiştir. Bu on yıl boyunca, Ermeniler Lübnan’dan başlayarak hızla tüm diasporaya yayılarak soykırımın tanınmasını istemektedirler. Soykırımdan sonraki üçüncü kuşak “uyanmaktadır”, fakat bu bir tesadüf değildir: diasporanın bulunduğu farklı ülkelerde yaşayan ve sürgün ve katliamları anlatan hatıralarla yüzleşmiş bu üçüncü nesil, bu hafızayı bazı küresel bağlamlardan yararlanan siyasi bir talebin silahı haline getirmek için sahiplenmiştir. Dönem gerilla savaşları dönemidir, Lübnan çatışması, Filistin-İsrail çatışması yaşanmaktadır, ölüm kamplarından sağ kurtulan Yahudilerin torunları aynı anma çalışmasını yapmak ve ilgili ülkelere onların da yapmalarını istemekle meşguldürler ve Vichy Fransa’da kamu belleğine girmiştir. Bu neslin Ermenileri zorunlu olarak bu çevre tartışmaları ile beslenmiş ve taleplerini duyurmak için bazıları terör eylemlerine katılmışlardır. İlk kez, 1984 yılında, Fransız Başkanı François Mitterand önemli bir Ermeni nüfusuna sahip Fransa'daki Vienne şehrini  ziyareti sırasında soykırım kelimesini telaffuz etmiştir. Soykırımla ilgili üniversite eğitimi gelişmektedir, soykırımın tanınması için tüm dünyadaki parlementolarda siyasi bir mücadele yürütülmektedir ve Fransa’da buna dair bir kanun 2001 yılında yürürlüğe girmiştir.

Fransa’da 90 ve 2000’li yıllardaki evrimler sırasında daha sonra Fransa Ermeni Cemaati Konseyi’ne dönüşen  (CCAF) 24 Nisan Komitesi kurulmuştur.  Yukarıda hatırlatıldığı şekilde, bağımsız Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı olduğu gibi Türkiye’ye karşı güvenliği de Ermeni toplumunu endişelendirmektedir.  Ermenistan’ın yavaş yavaş turizme açılmasından itibaren – tüm kötü ekonomik şartları aşarak-  birçok diaspora Ermenisi tarafından ziyaret edilmiştir. Bazıları, doğru ya da yanlış bilgilerle oraya yerleşmeye gitmiş veya en azından sınırlanmış olmasına rağmen yatırımlar gerçekleştirmiş, insani yardım amaçlı seyahatlere katılmışlardır. Birbirlerini daha iyi tanıyarak, Ermenistan Ermenileri ve diaspora Ermenileri bu arada zor bir dialog yaşamışlardır. Diaspora örneğin 2008 Mart ayı gibi çalkanltılı dönemlerde pozisyon almadığı gibi kurumsal planda iç siyasete hiçbir zaman karışmamaktadır.  Bu arada değişmekte olan bu  veri  şüphesiz dünyadaki dijital bilgi dolaşımının artmasıdır:  internet siteleri, bloglar, sosyal ağlar ile diaspora ve Ermenistan birbirine bağlanabilmektedir. Kullanılan dil ne olursa olsun, diasporadaki çok az Ermeni gereken şekilde Ermeniceye -özellikle Ermenistan Ermenilerinin kullandığı dille- hakimdir, gönderilen bilgileri anlamakta zorlanmaktadırlar. Buenos Aires’te, Moskova’da, Erivan’da ne olup bittiğini, Los Angeles’te ne olacağını göz ardı etmek git gide imkânsızlaşmaktadır. Ermeni diasporaları kaynaşmamaktadır –artık onlar şebeke/network halindedirler- ve Ermenistan’la ilişki net olarak değişmiştir. Ermenistan Ermenileri artık geleneksel diasporanın yakınında yerleşmekte ve bu duruma katkı sunmaktadırlar.

Diasporik bir geleceğin meydan okuması

Diaspora Ermenilerinin çoğu Sovyet geçmişi nedeni ile Ermenistan’da kendilerine dair az şey olduklarını söylemeye devam ediyor, bugün Ermenistan’daki Ermeni topluluğunun karmaşık işleyiş sistemlerine eğilmeyi önleyen "yolsuzluk" yaftası ve zihinlere damgasını vuruyor ve çoğunun ataları Türkiyeli olsa da Ermenistan ve diaspora arasında bir hareket başlamıştır.  Önyargıya karşın, Ermenistan’daki Ermeniler de diasporanın olduğu kadar soykırımın mirasçılarıdırlar: en az üç aileden biri Van, Muş, Kars asıllı bir atasını söyleyebilir. Dağlık bölgeye ait dialekti konuşan sadece 25.000’den fazla Sasunluyu barındıran, şimdiki Ermenistan’ın güneyindeki Talin bölgesindeki köyler de bu duruma başka bir örnektir. 23 Nisan gecesindeki geçit törenlerinde, Ermenistan sokaklarına soykırım anması için çıkan gençler diasporada olduğu gibi 1915’in tanınmasını istemektedir. 24 Nisan anmalarında soykırım anıtı ateşinin etrafına bırakmak için ellerinde çiçeklerle bir milyondan fazla insan yürümektedir. Ermenistan Ermenileri ve diaspora Ermenileri bu konuda ayrılığa düşmemişlerdir. Suriye’deki Ermenilerin talihi gibi Kessab şehrindeki Ermenilerin kötü talihi diasporayı olduğu gibi Ermenistan’ı da harekete geçirmiştir. Burada diaspora ve Ermenistan arasında gerekli bir birleşme aranmamalıdır, bu siyasi nitelikteki sözlerden daha çok sivil toplumun olanakları ile gerçekleşmek üzeredir. Ermenilerin kaderi bir  dağılım şeklinde değil fakat  tekrar oluşan ve tarih tarafından parçalanmış bir ulus için bir yaşam şekli olarak tasarlanmıştır.

Bu diasporaları bekleyen zorluklar üç tanedir. Dünyanın neresinde bulunurlarsa bulunsunlar,  Ermenilerin Ermenicenin git gide kaybolmasına rağmen yeni teknolojiler sayesinde kolayca birbirleri ile temasa geçme imkânına sahiptirler. Yukarıda da açıklanmış olan bu şebekeleşme sadece sanal dünya ile sınırlanmamıştır: aynı zamanda özellikle kültürel gerçek ilişkiler kurma, bilgi verme ve Ermeni yaşamında canlı bir dolaşım imkânını da sağlamaktadır.

Ayrıca, diaspora Ermenileri Ermenistan’a ne şekilde destek vereceklerini de kararlaştırmalıdırlar. İstisnalar haricinde, bir taraftan Ermenistan'da tüm özgürlük girişimlerini bloke eden bir oligarşi, ve diğer taraftan Karabağ çatışmasına bağlı bir güvensizlik bağlamı nedeni ile üretken bir yatırım mantığı içinde olmadığımız açıkça bellidir. Diasporadaki çok az Ermeni on yıllık pasaport veya izin verildiğinden itibaren çift tabiiyet talep etmişlerdir. Aynı şekilde, “klasik” diaspora siyasi alanda değişiklikler ileri sürmektense yardım alanında ayrıcalık tanımayı sürdürmeyi tercih ederek siyasi değişikliklere kesinlikle karışmamaktadırlar. Sadece Ermenistan’dan göç eden Ermeniler belli sebeplerden dolayı, Ermenistan’daki politik ilişkilerde gerçekte aktif olmaktadırlar. 

Nihayet, en küçüğü olmayan üçüncü zorluk, Ermeni diasporası kendi kimliğinin tanımı ve hatta yapısı ile ilgili önemli bir evrim yaşamıştır. Soykırımı Anadolu’nun birçok bölgesinde Ermenilerin burada yaşamış olduklarını gösteren izleri en küçük parçasına kadar yok eden önemli bir kültürel soykırımın da izlediğini tespit ettikten sonra dahi çıktıkları ülkeye, Türkiye’ye gidip, bazı Türklerle konuşmak bugün mümkündür. Ermenilerin aynı zamanda, devletin inkar söylemi ile Türkiye ve soykırım sorununa göre kendilerini yeniden konumlandırması gerekmektedir. Zaten birçoğu Türkiye’deki Ermeni toplumunun, Hrant Dink ile önemli değişikliğe tanık olduğunu hesaba katarak bu zorluğun üstesinden gelmiştir Bu Hrant Dink’in hayatına mal olmuş ise de, Türkiye’deki Ermenilerin artık seslerini duyurduğu görülmektedir, bu ses insan hakları savunucusu Türk yurttaşlardan oluşan toplumunun küçük bir kesimi tarafından da iletilmektedir. Türkiye’de söz alan Ermenilerin yanında, git gide çoğalan bir şekilde Müslümanlaştırılmış Ermenilerin de sesi mevcuttur. Eskiden Ermenilerin yaşadığı şehirlerde bugün Ermeni olduklarını söyleyemeye cesaret edenlerda Ermenilerin kendileri için olduğu gibi Türkiye ve zaten Türkiye’de yaşayan Ermeniler için henüz çözülmeyi bekleyen bir sorun olarak kalmakatdır.

Moderniteye tam olarak dahil olmak için, Ermeni diasporaları kendilerini nsadece soykırım trajedisinin mirasçısı gibi görmemeli, aynı zamanda, yok edilmek istenenin aslında dinamizm taşıyıcısı göstermekten kaçınmayarak travmayı bir güç haline getirmelidir. Kimlik çoğul hale gelmiştir. Lisan, din kimliğin tek vektörleri değildir, asimilasyonla tamamen yok olma korkusu toplumların dinamizmi, sosyal başarısı, sanatsal yaratıcılığı göz önğüne alındığında bugün gündemde değildir. Ermeniler kimliğin sürekli bir evrim içinde olduğunu kabul etmelidirler. Kimlik özellikleri önceden belirlenmiş bir bütünün aktarımı değildir. Aynı şekilde Ermeniler sadece "reçete edilmiş" bir Ermenliğin değil modern, açık, daha kişisel ve dolayısıyla daha positif bir Ermeni kimliğinin miraslarının çoğulcuğuyla parlayabileceğini görebilmelidirler.



1 Ermenistan Ermenilerinin varlığı, İstanbul Ermeni mahallelerinde olmak üzere Türkiye’de mevcuttur, fakat Amerika kıtasında ve Rusya’dakinden daha fazla marjinal olarak. 

2 Soykırımdan önce birçok farklı dialektle zenginleştirilmiş olan Ermeni dili, iki kola ayrılmıştır, Osmanlı İmparatorluğu Ermenileri ve bugün diasporada konuşulan Batı kolu ve bugünkü Ermenistan ve İran’da konuşulan Doğu Ermenicesi. Bu diller arasında sözlük ve sözdizimsel farklılık çoktur, yazılışları da farklıdır ve bu farklılıklar anlaşılmalarını zorlaştırmamaktadır. Diasporada Batı Ermenicesini koruma fikri önemlidir, ancak “gerçek” Ermeni dilinin bir deformasyonu olarak görülen Doğu Ermenisi’ni hiçe sayarak, sadece bu Ermenicenin  “temiz” Ermeni dili olduğunun öne sürülmemesi şartıyla.

kimliği

E-bülten

E-bültenimize üye olmak için

"Repair" proje ortaklari

 

Twitter

Facebook